30 Aralık 2012 Pazar

Bugün BEN değil DİĞERLERİ için NİYETLENELİM Mİ?




Hadi bu sefer hep kendi varlığınızın mükemmeliği için niyet ve eylemlerde bulunmak yerine diğerlerinin sağlık, mutluluk ve bolluğu için niyet edin. ''Peki BEN neden aradan çekildim.'' demeyin. İşte yine PARADOKS çıktı karşınıza! Eğer başkaları için bu niyet edilirse dolayısıyla  bu niyet size katlanarak geri dönecek. Yani siz ne düşünürseniz düşünün o dönüp dolaşıp yine sizin yörüngenize oturacak. Bu durumda herkes kendi evreninin merkezinde bulunuyor değil mi? Ayrıca HEPİMİZİN BİR olduğu çıkıyor ortaya fakat dönüp dolaşıp yine BEN merkezli bir paradoksa düşüyorum. Sonuç olarak kendimden kaçacak hiç bir yer yok. BEN ve BİZ sadece BÜTÜN'ün ayrı birer versiyonuyuz.

29 Aralık 2012 Cumartesi

İNANIN Kİ BİLMİYORUM!

Yazı yazmaya başlayıp kitabı bitirinceye kadar çok ilginç deneyimler yaşadım. Bütün bu yazdıklarımın alıntı veya araştırma sonucu elde edilen bilgi olup olmadığı soruluyor. İnanın ki bu bilgilerin bugüne kadar elde etmiş olduğum bilgilerin bir bilinçaltı patlaması sonucu dışa vurumu mu bilmiyorum.Yoksa bunların Sezgisel olarak mı zihnime yağıp parmak uçlarımdan kaleme ve oradan kağıda dökülüp dökülmediğini bilmiyorum. Tek bildiğim ve bunun kesinlikle farkında olduğum deneyim, tüm bu bilgilerin anlık zihnime yağıp eğer kaleme dökmezsem sonra kısmen kaybolup gittiğidir. Bu çok değişik ve ilginç bir deneyim. Genelde bu durum gece uykuya dalmaya başladığım yani zihnimin yavaş yavaş sessizleştiği anlara rastgeliyor. Ne oluyor? diye sormayın inanın ki bilmiyorum. Çocukluğumdan beri varoluşu hep merak etmişimdir. İnsanın Ay'a ayak basışını heyecanla izlerken tam 7 yaşındaydım. Sonra kendi kendime uzay gemileri çizmeye başladım. Bu düşkünlük nasıl oluştu inanın ki bilmiyorum. Fakat şunu kendimden emin olarak söyleyebilirim  ki bu bilgileri sizlerle paylaşmaktan çok büyük keyif alıyorum. 1995'te yaşadığım gizemli bir olaydan sonra inanın ki yazdıklarımı dikkate alın. Bu bilgilerin %90'ı bilimsel kanıtlara dayanmadığı halde sezgisel olarak bir yerden geldiği kesin ama bu nasıl oluyor inanın ki BİLMİYORUM...Belkide görünmez bilim yavaş yavaş algı alanımıza giriyordur KİMBİLİR?

28 Aralık 2012 Cuma

HASTALIK SADECE BİR İLLÜZYON MU? BU KADAR DA UÇMA!

HASTALIK SADECE YEREL REALİTENİZDE DENEYİMLEDİĞİNİZ BİR İLLÜZYONDUR. Şimdi bir çoğunuz ''bu sadece bir hayalden başka bir şey değil'' diyeceksiniz. Yerden göğe kadar haklısınız. Zamanın başlangıcından beri tüm hücreleriniz bu tip bilgilerle doldu taştı. İşte bu yüzden yeni bilgilere adapte olmak geceden sabaha oluşacak bir durum değil. Fakat ben kendi yorumumu getireyim, sizde şöyle bir üstünkörü düşünün.
İnsan moleküler yapısıyla  yerel realite ortamında saniyede 65 ile 70 kez  titreşiyor. Bu titreşimi her düşürüp yükselttiğinizde farklı frekanslara geçip farklı realiteleri deneyimliyorsunuz. Buraya kadar anlaştık mı?
Eğer beden titreşiminiz 50 t/sn'ye düşerse grip gibi olağan görülen hastalıklara bunun da altına 40 t/sn civarında dolaşırsanız tatsız hastalık denen rahatsızlıkları deneyimliyor olabilirsiniz. Keder, acı, ıstırap, endişe, kıskançlık, kaygı, intikam, affetmeme ve daha nice unutmuş olabileceğim insana özgü bu duygular hastalık denen illüzyonların yatağıdır. Bu seviyede seç seçebildiğin rahatsızlığı ve onlara geçmiş bağlantılı destek sağlayın. Burada geçmiş demekle bu tip illüzyonların bir geçmişle özdeşleşme olayı vardır. Bunlar AN'da varolamaz. Siz tüm bunları geçmişten aldığınız bağlantıyla güçlendirirsiniz. Fakat iyi haber! Tüm bunları bedeninizden silip atma şansınız sizin elinizde. Öncelikle zihninizde rahatsızlığın öncesini imgeleyin. Bağlantıyı farkedin ve o bağı zihninizde kesin. Şimdi hastalığın geçmişle olan bağını kestiniz. Sonra o sağlıklı halinizi tam olarak imgeleyin ve tüm hücrelerinizde hissedin. Bakın bunu tam %100 olarak hissetmelisiniz ki bu hemen kolay olmayacak fakat pratik bunu zamanla mükemmelliğe taşıyacaktır. AN'da kalın ve geriye bir daha dönmeyin. İşlem bu kadar basit!

27 Aralık 2012 Perşembe

KULAK VE EMBRİYO! NASIL BİR BAĞLANTI OLABİLİR Kİ?

İlk söylendiğinde '' bu ne alaka'' demeniz gayet normal. Yüzeysel bakıldığında kulak sadece işitme görevi gören bir duyu organınız,değil mi?


Şimdi gelelim aradaki inanılmaz bağlantıya. Kulak şekline baktığınızda bir insan embriyosu ile akıl almaz bir benzerlik görürsünüz. Kulak memesi ile  embriyonun baş bölümü ve  buradan devam edelim gövde ile ayak bölümüne kadar kafa karıştırıcı bir benzerlik sözkonusu. Eğer başınız ağrıyorsa kulak memenize aşırı olmamak şartıyla orta dereceli bir baskı uygulayın. Eğer bedeninizin herhangi bir yerinde bir rahatsızlık varsa oraya denk gelen kulak bölümüne parmak ucunuzla bastırıp biraz masaj yapın. Kulağınızın şekli sizin bedenizi temsil ediyor. Bu güne kadar dikkat etmediyseniz bundan sonra kulağınızın ne kadar değerli bir organınız olduğunu unutmamalısınız.
 

26 Aralık 2012 Çarşamba

ZİHİN-BEDEN-RUH UYUMU

Günümüz dünyasında zihin ve beden arasında gidip geliriz. Halbuki ruh dediğimiz ve tümüyle bağlantı içinde olduğumuz o titreşim dünyasına ne oldu da biz onu görmezden geliriz. Eğer bir an durup düşünürseniz titreşimsel realite dediğimiz yer tüm oluşumun ortak noktası. Tüm gezegenler, tüm galaksiler kısacası tüm evren bu realite içinde birbirine bağlı ve birbirinden habersiz kuş dahi uçmuyor. Bu kadar önemli bir gerçeği neden unuttuk? Çünkü ZİHİN hepsinden ağır basıp bize sadece bedensel yani fiziki dünyanın gücünü göstermeye çalışır. Eğer parçası olduğumuz asıl realitenin farkında olup zihni susturabilsek yerel fiziki realitemizde oynatamayacağımız taş, çözemeyeceğimiz sorun kalmaz. Zihinde bunu istemez. Fakat bu oluşumun üçlüsü dengede olursa asıl mükemmeliyet hali o zaman deneyimlenir. Şimdi hep beraber zihin-beden-ruh dengesini kurmaya yönelik küçük bir egzersiz yapalım. Ayakta iki ayağımızı omuz hizasında açıp ellerimizi yere paralel yanlara doğru açalım. Gözlerimizi kapatalım ve ilk önce sol ayağımızı kaldırıp içimizden 100'e kadar sayalım ve dengemizi kaybetmemeye çalışalım. Aynı hareketi bu defa sağ ayağımızı kaldırıp yapalım ve egzersizi bitirelim. İlk zamanlarda dengede biraz zorlansak da daha sonrakilerde hareketin git gide kolaylaştığını göreceğiz. Bu hareketin amacı Zihin ve bedenin
biribiriyle koordine olup titreşimsel realite içinde dengeye oturmasıdır.

25 Aralık 2012 Salı

DOĞRU MU YOKSA YALAN MI SÖYLÜYORSUN?

Artık maskeler yavaş yavaş düşüyor. Bundan böyle karşınızdaki kişinin küçük bir testle doğruyu söyleyip söylemediğini anlayabilirsiniz. Öncelikle bir kişi gerçeği söylüyorsa tüm beden dengede olup maksimum güce ulaşır. Şimdi söyleyeceğim testi bir arkadaşınıza uygulayın ve göreceğiniz karşısında şaşıracağınıza eminim. Önce kolundaki metal aksesuarları çıkartın. Ayakta durmasını ve
iki kolunu yanlara yere paralel açmasını isteyin. Sonra sizin bilmediğiniz bir yanı hakkında soru sorun. Cevabı aldıktan sonra sağ eline normal bir güçle aşağı doğru bastırın. Eğer kolu aşağı hemen iniyorsa cevabı doğru değildir. Bunun tam tersi kolu havada kalmaya direniyorsa cevap doğrudur. Deneyin ve görün...

HİÇ FARKETTİNİZ Mİ Kİ SORUN NEREDEYSE SİZ ORADASINIZDIR...

Bu eşzamanlılık her zaman benim zihnimde bir ikilem yaratmıştır. Yahu tüm sorunlar beni mi buluyor? diye düşündüğünüzü bir hatırlayın. Kimbilir bu soruyu kaç kez kendinize mırıldanmışınızdır. Sanki sorun ve siz evrenin planı dahilinde bir noktada buluşursunuz. Fakat inanın işler böyle işlemiyor. Şimdi sizin hiç hoşlanmayacağınız bir itirafta bulunacağım. TÜM SORUNLAR BİZİM KENDİ ESERİMİZ. EVET KENDİ SORUNLARIMIZI BİZ YARATIYORUZ. ''Kardeşim iyi hoş da ben sadistmiyim kendime işkence çektiriyorum'' diyecek olabilirsiniz. Tabii ki kimse bunu bilinçli olarak yapmaz. Fakat hepimizin altbilincinde kalıplaşmış bazı düşünce ve duygu birikimleri var. Bu birikimler bizim hiç de farkında olmadığımız anlarda karşımıza eşzamanlı sorunlar çıkarır. Bu sorunlar bizim aşmamız gereken sorunlardır. Çünkü onların farkında olmamız için önce deneyimle memiz gerekir. Bu durumda eğer
ki çözüme ulaştığımızda bile hala aynı sorunları tekrar tekrar yaşıyorsak burada kendini ve geçmişte deneyimlenmiş olan bir olayın affedilmemesi durumu vardır. Dolayısıyla bu olayı veya kişileri kabullenip altbilincimizden serbest bırakmadıkça bunlar tekrarlanan hatıralar olarak karşımıza çıkacak. Birde olayın diğer bir boyutu var. O da yarattığımız sorunları düşünce biçimimizi değiştirmedikçe çözemeyiz. Einstein'ın çok beğendiğim bir sözünü burada sizlerle paylaşarak yazımın bu bölümünü sonlandırmak istiyorum. “Karşı karşıya kaldığınız problemleri mevcut düşünce yapınızla çözemezsiniz, zira onlar mevcut düşünce yapınızın ürünleridir.’ ALBERT EINSTEIN

24 Aralık 2012 Pazartesi

BOLLUK VE ZENGİNLİK PAYLAŞARAK ARTAR!

Bolluk ve bereket insanın en doğal sahip olması gereken halidir. Fakat gel görelim yerel realitemizde işler böyle gitmiyor.Kimi elini neye atsa altına çevirirken kimi de neye yeltense avucundan uçup gider. Peki nedir bunun formülü yada bizi bolluğa kavuşmaktan hangi faktörler engeller. En önemli faktörlerden biri insanoğlunun elindekine tutkuyla bağlı olma ve tuttuğunu bırakmama içgüdüsüdür. Evrensel yasalara göre paylaşım ve sahip olmasını istediğin şeyin başkasının sahip olmasına yardımcı olma eylemi bolluğun artmasına neden olur. Buradaki niyet aslında sonuca odaklanmak ki bolluk içindeyim bilincini evrene göndererek bu sonuca göre nedenlerin oluşmasını sağlamaktır. Evrensel yasalar domino taşları gibidir. Herhangi bir yasayı dürterseniz ona bağlı olarak tüm yasalar devreye girmeye başlar. Mesela bu açıklamaya uygun bir örnek vermek istiyorum. Diyelim ki 10 ayrı kişi toplanıp elindeki 1 liraları birbirlerine vermeye başladıklarında ilk olan elindekini diğerine verir. Şimdi ikincide 2 liralık bir sermaye oluştu. Bu 2 lirayı üçüncüye verdiğinde bu sermaye 3 lira oldu. Bunu böyle 10.kişiye kadar yaparsanız ve 10. kişi elindeki 10 lirayı ilk baştaki kişiye verirse 1 lira ile işe başlayan bu kişinin elinde tam 10 lira olmuş olur. Bu döngüyü devam ettirirseniz her 10 kişide 10'ar liralık sermaye veya istihdam oluşmuş olur.Arada bir kişi elindekini tutmaya çalıştığında bütün bolluk döngüsü kırılmış olur. Acaba günümüzün ticaret hayatına baktığımızda böyle döngülerin sürekli bir şekilde kırıldığını görmüyor
muyuz? İşte arkadaşlar PAYLAŞIM bu kadar güçlüdür. Fakat EGO ve BEN merkezli insanoğlu elindekini bırakmama çabasıyla aslında kendi bolluğunuda tıkamış olduğunun farkına ne zaman varacak?

23 Aralık 2012 Pazar

PEKİ BU KİTLESEL DEĞİŞİMİ HERKES FARKEDECEK Mİ?

Bu titreşimsel frekans değişimini şu an itibariyle fiziki bedenlerinizde oluşabilecek bazı rahatsızlıklar ve huzursuzluklarla hissedebilirsiniz. Bu değişim farkındalığı bilinç düzeyinin genişliğine bağlı olarak artabilir. Mesela her zaman aynı yere koyduğunuz bir eşyanızın kimsenin dokunmadığını bildiğiniz halde bir anda kaybolduğunu farkedebilir ya da bunun tam tersi hiç farketmediğiniz bazı eşyalarınızın tam da gözünüzün önünde olduğunu şaşkınlıkla görebilirsiniz. Sokakta dolaşırken yıllardır görmediğiniz insanlar daha sık karşınıza çıkmaya başlayabilir. Bu olanlar yeni frekanstaki oluşumlardır. Şaşırmayın ve yeniliklere hazır olun yeter. Bu yeni frekansta zevkleriniz de değişim gösterebilir. Eski farkındalıklarınıza takılıp kalmayın ve yeniyi kucaklayın. Yıllardır çözüm bulamadığınız sorunlara bir anda hiç düşünemediğiniz çözümler silsilesi belirmeye başlarsa hepsini memnuniyetle karşılayın ve şükredin. Bundan böyle yeni frekansa uyum süreci devam edecektir.

22 Aralık 2012 Cumartesi

MAYA TAKVİMİ Mİ YOKSA EGO'NUN BEKLENTİSİ Mİ TUTMADI?

İnsanlık egosunun tüm beklentisini tek bir tarihin sorumluluğuna yükleyip yine egonun beslenmesine destek verdi. Ben yazılarımın başından beri bu frekans uyarlamasının tam yol almasının süresinin 24 yıldır devam ettiğini ve MAYA'ların bu tarihin yeni bir döngünün başlangıcı olduğuna işaret ettiğini söyleyip durdum. Fakat insan egosunun ''Hey! ben hala buradayım kolay pes etmem ''demesine fırsat verir gibi BEKLENTİ HALİNE düştü. Bu kıyamet beklentisi insan kendini ego ile bir tuttuğu sürece devam etmeyi sürdürecektir. Fakat madalyonun öbür yüzünde neler oluştuğunuda konuşalım. Artık geri dönülmez bir frekans değişikliği gerçekleşti. Tüm insanlığa kütlesel düzeyde farkedilmeyen kitlesel bir dokunuş oluştu. Bu dokunuş fiziki görünümde hiç bir şey ifade etmesede titreşimsel realitede büyük bir yükselmeye yol açtı. Tabii ki bu yüksek frekans değişimi kütlesel düzeyde de zaman zaman hissedilecek. En basitinden bu aralar kendinizi huzursuz hissedebilirsiniz. Bulunduğunuz ortamlarda daha önce dikkatinizi çekmeyen olay ve nesneler bir anda dikkatinizi çekmeye başlayabilir. Düşmanınız olarak bildiğiniz insanların bir anda sizin en iyi dostunuza dönüşme ihtimali oluşabilir. Tansiyonunuz düşmüş gibi bir his içinde olup bazı uzun yıllar çektiğiniz beden rahatsızlıkları bir anda son bulabilir. Kesinlikle karşı olduğunuz bazı fikirlerin aslında düşünmediğiniz olumlu yanlarını farketmeye başlayabilir ve bedeninize zarar vereceğini düşündüğünüz gıdaların aslında sizin ona verdiğiniz anlamdan başka hiç bir zararı olmadığını görebilirsiniz. Uyku düzeniniz alt üst olmuş vaziyettedir. Kesinlikle dışarıdan uyku destekleyici doğal olmayan bir takviye almayın. Beden artık bunu kabul etmeyecektir. İnsanlık kısa bir süre içinde yeni gezegenler keşfedecek ve bu teknolojiye rağmen nasıl olurda bugüne kadar göremediğine şaşıracak. Çünkü eski galaksi sistemi eski frekansta kaldı. Sonuç olarak kimi kabul eder kimi etmez TİTREŞİMSEL REALİTEDE BÜYÜK BİR SIÇRAYIŞ GERÇEKLEŞTİ. BU OLUŞUM KİŞİNİN FARKINDALIĞINA BAĞLI OLARAK KÜTLESEL YEREL REALİTESİNEDE YANSIYACAKTIR.

20 Aralık 2012 Perşembe

GEZEGENLERİN HİZALANMASI KAVRAMI ASLINDA ENERJİ UYUMUNU TEMSİL EDİYOR

Bugün gezegenlerin hizalanması enerji senkronizasyonunun fiziki boyut açıklamasıdır. Tam uyumlanma bu gece başlayacaktır. Harika zamanlara açılan bu kapıdan keyifle ve çoşkuyla geçin. Endişe edecek veya korkacak hiç bir şey yok. Sizin hayrınıza olmayacak hiç bir şey YÜCE YARATAN tarafından gerçekleştirilmez. Her olanın tüm oluşum ve tüm insanlığın hayrına gerçekleştiğini bilin yeter. Bundan sonra atacağınız adımlara daha bir özen gösterin. Çünkü üzerinde bulunduğunuz terazi biraz daha hassaslaştı. kilo ve gramdan sonra daha küçük ölçekleri bile size yansıtabilir. Düşündüğünüz veya niyet ettiğiniz herşey size daha hızlı bir şekilde dönecektir buna çok dikkat edin... Bundan böyle alt bilinciniz daha ön plana çıkmaya çalışacaktır. Temizlenmesi gereken size zarar vereceğini düşündüğünüz duyguları derhal atın. Keskin sirke küpüne zarar. Kulaklarınızda bir uğuldama veya biraz huzursuzluk hissediyorsanız tüm geçmiş duygu ve düşüncelerinizin muhakemesini yapın. Yeni frekansta bunlar size zarar verebilir. Son olarak sadece YÜCE YARADANA GÜVENİN VE HERŞEYİN SİZİN MÜKEMMELLİĞİNİZ İÇİN OLUŞTUĞUNU BİLİN. TÜM İNSANLIK İÇİN DOĞUM GERÇEKLEŞİYOR...

19 Aralık 2012 Çarşamba

21 ARALIK GELDİ ÇATTI! ADETTENDİR BENİMDE ÇORBADA TUZUM OLSUN...

Arkadaşlar bu yazımı 20 aralık sabahının karanlığında yazıyorum. Nedendir bilmem ister buna sezgi, ister hissi kablel vuku, ister duru görü , ister esinlenme deyin ben buna kaderimiz olarak bekleyen sonsuz olasılıkların en mükemmelinin farkına varma çabası diyorum. Şimdi itibariyle tüm insanlığa hafif bir dokunuş gerçekleşiyor. Farkındamısınız bilmem ama küçüğü, büyüğü 21 aralığı konuşur oldu. Tam bir ortak bilinç uyanışı oluşuyor. Yaratan'a inanan inanmayan kendini kaderine teslim etmiş durumda. İşte burada TESLİMİYET söz konusu. Yaratan'a olan inanç ve güven duygusu herşeyin önüne geçti. İnsanlık 1989 yılında beden enerji frekansının farklı bir titreşim düzeyine adım attı. Bu 12 yıl sürdü ve 2001 yılında ikinci bir uyumlanma oluştu. Son ve en önemli uyumlanma 21 aralıkta oluşacak.12'şer yıllık bu aralarda insan bedeni daha yüksek titreşim frekansına uyarlandı. Şimdi ilk 12 yıl insanoğlu başladığı maratonda taşlı ve dikenli yollarda koştu. İkinci 12 yıl da beton fakat inişli çıkışlı yollarda koşuya devam etti. Geldik maratonun son etabına ve stadyum gözüktü. İçeri girdiğimiz an müthiş bir çoşku ile karşılaşacağız. Koşacağımız zemin tartan olacak ve artık eskisi kadar yorulmayacağız. Bu etabı herkes bitirecek kimi birinci kimi sonuncu. Ama herkes kendi dünyasının birincisi olacak. Seyirciler yabancı olmayacak. Onları gördüğümüz zaman hatırlayacak ve daha bir çoşku ile koşacağız. Bizim geçmiş frekansları(farkındalıklarımızı) boşaltıp yeni adım atmamız gerekirki bizim geçmiş benimiz o frekansa yerleşsin. Bu maratonda çok yorulduk. Şimdi daha bol su içmeliyiz. Biraz baş dönmesi veya hafif ağrı hisleri oluşabilir bu çok doğal. Uyumlanma sürecinde dünya değil biz insanoğlu yüksek frekansa geçiyoruz. Diğer bir deyişle biz yüksek frekanstaki dünyayı deneyimlemeye başlıyoruz. Bir kaç gün uyumlanma sürecinde gündüzler ısınıp geceler soğuyabilir. Gün ışığı biraz daha soluk ve puslu gözükebilir. Bunlar frekansın uyum cızırtılarıdır. Evcil hayvanlar biraz huzursuz olabilirler ama sorun olmayacak. Belki çoğumuz bu değişimlerin farkına bile varmayabiliriz. Bu kişisel farkındalığa bağlı.
Geçiş pürüzsüz olacak çünkü onun böyle olmasını BİZ İNSANOĞLU OLARAK NİYET ETTİK...

PARDON ANLAYAMADIM. HİÇLİK Mİ DEDİN?

Ünlü Fransız filozof RENE DESCARTES'in tarihe geçmiş en önemli sözlerinden biri ''Düşünüyorum o halde varım''olmuştur. Eğer benliğimizin farkındaysak biz varoluşun bir parçasıyız demektir değil mi? Fakat gelin görün ki HİÇLİK hakkında düşündüğümüz zaman iş değişiyor. Adı üzerinde HİÇ olmayan, YOK sayılan derken bile onun varolduğunu deklare ediyoruz. Size evrenin İKİLEMLERİ deyip duruyorum. Görüyormusunuz, yine çıktı karşımıza bu kavram. Kaçış yok değil mi? Hiçlik deneyimlenemez. o sadece farkında olunabilir bir kavramdır. Deneyime girdiği an HİÇLİK olmaktan çıkar ve bir şey ifade eder. Anlamını sadece farkındalık dahilinde kazanır. Meşhur bir örnek vermek gerekirse,kimsenin olmadığı bir ormana yıldırım düşerse o yıldırım var mıdır yoksa yok mudur? Yine bizim deneyimimiz dışında sadece farkındalığımızda oluşan bir durum. Bu soruyu sorarken bile onun varlığını dile getiriyorum. Sonuç olarak farkındaysan ve deneyimliyorsan her şey VAR ve GERÇEK... O halde realite dışında hiç bir şey yok mu?

18 Aralık 2012 Salı

ŞEYTAN MI? HOPPALA YİNE İKİLEM ÇIKTI KARŞIMIZA...

Gelelim şeytan denen kötülüklerin anası olarak bilinen bu kötü varlığa. Peki bu varlık nasıl oluyorda tüm alemlerin YARATICISINA karşı gelebiliyor ve kendine bu evrende bir yer edinebiliyor? Nasıl her yaratılanın bir dualitesinin olması gerektiğini düşünüyorsak YARATICI’nında bir dualiteye sahip olması mantığından gidersek şeytanda O’nun zıttı olmalı değil mi? Fakat bu düz mantık burada tekliyor. Tekrar ediyorum evrenin tek bir YARATICISI var ve O’nun gücü TEK GÜÇ’tür. Bizler bireysel olarak BÜTÜN BİLİNÇ’ten ayrıldığımızda zaten dualite ortamını kendimize oranla oluşturduk. YARATICININ DUALİTEYE İHTİYACI YOK. BİZİM DUALİTEYE İHTİYACIMIZ VAR. FARK BURADA...
Şeytan biz insan bilincinin aynı titreşim frekansında kütle kazanmış formunun yerel gerçekliğinde mevcuttur. Farkındalık düzeyinde varlığını idame ettirir. Eterik yani titreşimsel realite düzeyinde şeytan varolamaz. O sadece KÜTLE KAZANMIŞ ATOM BOYUTUNDA VAROLUR. YARATICI İSE HER TİTREŞİM DÜZEYİNDE FARKINDALIK ALANIMIZI KAPLAR. O ATOM ALTI DÜZEYİN ZATEN KENDİSİDİR. O AYNI TİTREŞİM FREKANSI BOYUTUNDA OLDUĞUNDAN KÜTLE KAZANMIŞ GİBİ VEYA HERHANGİ BİR FARKINDALIK BOYUTUNDA DA TİTREŞİMSEL REALİTE OLARAK MEVCUTTUR. İŞTE EN BÜYÜK FARK BUDUR. Bireysel insan bilinci BÜTÜN’ÜN her boyutunu deneyimleme gücüne sahiptir. BU DENEYİM OLUŞUMU FİZİKİ DÜZEYDE, FARKINDALIK İSE TİTREŞİMSEL DÜZEYDE OLUŞUR. Her iki durumda da bireysel bilinç gelişim gösterir. Bu ileriye gidişin sonu yoktur. Gelelim günümüz dünyasındaki ŞEYTAN örneklerine. Onlar kendilerini ısrarla YARATICININ savunucusu olarak göstermeye çalışırlar. Kendileri hariç herkesi ateist olarak yargılar ve kendi dışındaki herkes günahkardır. Özellikle seni beni dinden soğutmaya çalışırlarki asıl şeytanın görevi olan YARATICIYA olan inancı kırmaya çalışırlar. İşte şeytanın en büyük oyunu budur. Yeni titreşimi yüksek insan neslinin tamamen zihnini karıştırıp inancının her an değişebilme esnekliğini artırmaya çalışır ki asıl BİLME halini hatırlayamasın.Dünyanın yeni döneme geçişinde ki en büyük sancı şeytanın tahtına yani zihinlerimize dört kolla yapışmış olmasıdır. Uyanık ve sakin olun. YARATAN her şeyi en mükemmeline kadar BİLENDİR. Bildiğinizi hatırlamaya çalışın va benliğinizi mükemmelliğin akışına bırakın...

16 Aralık 2012 Pazar

OFFFF! GELDE BU YORGUNLUĞUN ÜZERİNE SPOR YAP. HADİ GELİN SİZE ARAMIZDA KALACAK KÜÇÜK BİR SIR VEREYİM...

Sporun hayatımızda yemek içmek gibi yapmamız zaruri bir aktivite olduğunu her birimiz kabul ederiz değil mi? Peki kaçımız bu aktiviteyi düzenli ve istekli bir şekilde gerçekleştiriyoruz? Ben size hemen söyleyim, çok düşük bir azınlık ki onlarında düzenli ve sürekli yaptıklarını hiç zannetmiyorum. Şimdi sadete gelelim ve bu konuda ne yaparız onu konuşalım. Amerika'da Santa Cruz Universitesinde bir grup bilim insanı 1995 yılında 200 öğrenci ile bir deney gerçekleştirdi.100'er kişilik iki gruba ayrılan bu çocukların bir grubuna haftada 5 gün 1'er saat vücut geliştirme çalışması yaptırılırken diğer gruba birbirinden bağımsız başka bir yerde aynı süreler olmak üzere zihinlerinde oturdukları yerde aynı hareketleri imgelemeleri söylendi. 6 aylık bir süre sonunda vücut kasları kontrol edildiğinde, şimdi sıkı durun, HER BİRİ VÜCUT KAS GELİŞİMİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE BİLİM İNSANLARI ŞOK BİR SONUCA ULAŞTI. ZİHİNLERİNDE ÇOK İYİ YOĞUNLAŞMIŞ OLAN ÇOCUKLARLA VÜCUT GELİŞTİRME YAPANLARIN ARASINDA HEMEN HEMEN HİÇ BİR FARK OLMADIĞI HEPSİNİN AYNI GELİŞİMİ GÖSTERDİĞİ SAPTANDI. Bu gözlem insanlığın düşünce sistemini altüst eder diye bu deney medyadan gizlense de bu kadar insan deneye dahil edilince bir kısım bilgiler gördüğünüz üzere ortalığa sızdı. Evet artık spor için sızlanmayı bırakın ve kendinize rahat bir yer seçin, gözlerinizi kapatın ve haftada 5 gün hadi gelin 1 saat yerine şimdilik 1/2 saat ile başlayalım ve zihnimizde kaslarımızı geliştirelim. Sanki hareketleri yapıyormuş gibi tüm kaslarınızda set ve tekrarlar yaparak kasıldıklarını hissedin. derin nefes alış verişlerinizi unutmayın. Çünkü bu sırada kalbinizi de güçlendirmek zorundasınız. Zannedersem artık spor yapmaya vaktim yok gibi mazeretler tarih olacak ve geçmişe baktığımızda neden bu kadar zaman yorulduğumuza hayıflanacağız... HEPİNİZE İYİ SPORLAR...

15 Aralık 2012 Cumartesi

ETKİYE VERDİĞİN TEPKİYE DİKKAT ET ONU GÜÇLENDİREBİLİRSİN...

Geçmiş sohbetlerimizde hazır ikilem veya paradokstan bahsetmişken şimdi biraz bu konuya tekrar dönelim. İkilem OLuşumun anlaşılmaz bir sürecidir. Mesela istemediğiniz bir olay karşınıza çıktığında ona hemen bir reaksiyon gösterirsiniz. Şimdi bu tepki çok doğal değil mi! Fakat evrensel yasalarda işler bu mantıkla gitmiyor. Burada atladığımız en önemli nokta olaya enerji düzeyinden bakamamamızdır. Hatırlarsanız enerjiye verilen dikkat onun güçlenmesini sağlar. Gelin bu konuda bir metafor çalışması yapalım. Diyelimki bir kütüphane arşivini ziyaret ediyorsunuz. Orada tozlu raflarda bir kitap buluyor ve onun tozunu üfleyip unutulmuş bu kitabın sizin hoşunuza gitmeyen içeriklerini gündeme taşıyorsunuz. Bu arada kitap diğer kitaplardan daha temiz gözüktüğü için diğerlerininde dikkatini çekiyor. Siz burada atıl kalmış bir enerji titreşimini hızlandırdınız. Ona güç verdiniz. Bu kitabın unutulmuş içeriklerine yeni bir yol açtınız. Şimdi görebiliyor musunuz verilen tepkilerin dozunun etkiyi dahada güçlendirdiğini. Bundan dolayı çevrenizde oluşan rahatsız edici olaylara fazla güç verecek tepkilerden kaçınmanız gerekir. Maalesef bu paradoks bizim varoluşun özüne farklı bakış açımızdan kaynaklanıyor. Bir gün gelecek tüm varoluşu tek bir enerji olarak görebildiğimizde tüm bildiklerimiz altüst olacak.

14 Aralık 2012 Cuma

BU KADARDA YAPMAYIN ALLAHAŞKINA!

Arkadaşlar nedir bu 21 aralık endişe ve korkusu? Devamlı bir şekilde o gün ne olacak gerçekten kıyamet kopacak mı gibi sorular alıyorum. İnsanların psikolojisini bozdular vallahi. Geçenlerde ülkemizin ünlü psikiyatri profesörlerinden bir üstadımız bile ''siz erdiniz mi?'' diye mesaj atacak duruma geldi ortalık.
Bakın öncelikle ben ne kahin nede falcıyım. Arkadaşlar bunu daha öncede söyledim. Ben YÜCE YARATAN'I sorgulamıyorum. Ben O'nun yaratmış olduğu mucizelerin farkına varmaya çalışıyorum.
Şimdi gelelim 21 Aralık olayına.
K I Y A M E T kopmayacak
''SEN  NEREDEN BİLİYORSUN BE ADAM?'' DİYENLER ÇIKACAK.
Bende diyorum ki ''Ben bugüne kadar öğretilmiş bilgileri öğrenmeye çalışmıyorum. Ben YÜCE YARATICI'nın hücrelerimize kodlanmış asıl olan bilgileri hatırlamaya çalışıyorum. Aradaki fark bu!
Eğer Şirince veya Fransa'daki o köy veya kasaba neyse kıyamet dışında diye düşünenlere zaman ve mekan kavramına takılmışsın o halde yapacak bir şey yok derim. KIYAMET 3 B REALİTESİNİN BİR OLUŞUM SÜRECİDİR. 26.000 yılda bir olan bu dönüşüm dönemeci diğer bir deyişle sadece yüksek frekans aralığına geçiştir. Biz tüm galaksi veya evrenimiz dersek daha doğru olur yeni ve daha yüksek bir titreşim frekansına geçiyoruz. Sizlerde bu frekansa UYUM göstermek zorundasınız. Aksi taktirde geçiş biraz sancılı olur o kadar. Bu süreç OLUŞUMUN DOĞAL TEKAMÜL SÜRECİ. Evrende herşey mükemmele doğru gider. Bu sürece inanın demiyorum. Bunu BİLİN. İNANÇ BİLME HALİNİ DEĞİL BİLME İNANCI GETİRİR. İnanç çeşitli faktörlere bağlı olup her an değişim gösterebilir. Bilme TANRISAL bir haldir, ve hücrelerimizde mevcuttur.O değişmez bir haldir. Dünyada 1/100 oranı tutturulmuş vaziyette tüm oluşum yeni frekansa ayarlanıyor.
Korku ve endişe ile bu titreşimi düşürürsünüz. BUNU YAPMAYIN. YENİ AKIŞA KENDİNİZİ BIRAKIN VE MÜKEMMELLİĞİ BİLİN.

12 Aralık 2012 Çarşamba

12.12.12. TİTREŞİM FREKANSI ENERJİLERİ...BU İNANILMAZ BİR DENEYİM!

Evet arkadaşlar bugün 12.12.12.enerji frekansının tamamen bulunduğumuz yerel realiteye giriş anıdır. Bundan böyle her an yeni sürprizlere hazır olun. Bu andan itibaren karşılacağınız deneyimler sizin tüm bugüne kadar öğrenmiş olduğunuz bilgileri altüst edecek. Bu titreşime kesinlikle uyum sağlamanız gerekir. Eğer bu yazıyı okuyorsanız zaten aynı titreşimde senkronize oluyoruz demektir. Üzgünüm ama geri dönüş yok. Şimdi paylaşacağım bilgiyi sakince okuyun. Çünkü zihniniz bunu kabul etmekte zorlanacak. Sahip olduğunuz duygu, düşünce ve inanç sisteminiz derinden sarsılacak. Okuduğunuz bilgiye egonuz süratle karşı çıkıp direnecek. Tipik direnç mekanizması olan yeniye karşı direnmenin en kolay yolu olan alay mekanizması devreye girecek. Kanmayın ama fazla da yüklenmeyin. Geçiş yavaş olsun ki kognitif zihin tıkanıklığı yaşamanızı istemiyorum. Böyle bir deneyim yani aklınız başınızdan gidecek gibi hissederseniz hemen durun ve 3 derin nefes alın. Uzun zamandan beri kimileri kolayca kimileri de sarsılarak uyanacak deyip durdum. Şimdi neden bu kadar üzerinde durduğumu anlayacaksınız.
Şimdi sonsuz anlardan birini yaşıyoruz. Farklı frekanslar birbirleri ile aynı rezonansa geçmeye çalışıyor. Diğer bir deyişle farklı  titreşen dünyalar birbirine giriyor. Bugüne kadar aramızdan ayrılmış olanlar her an ve her nerede olursa karşınıza çıkabilir. Evet yanlış duymadınız. Sizi derinden sarsan olay ve kişileri deneyimleme şansına sahipsiniz. Sadece burada tek bir önemli noktaya değinmek istiyorum. Şu an
 itibariyle ayrılmış olan kişiyi aynı yaşta göremeyebilirsiniz. Siz onu veya onları hangi yaşta daha iyi hatırlıyorsanız o yaş deneyimi oluşabilir. OLAN NEDİR BİLİYOR MUSUNUZ, SİZ SONSUZ ANLARDAN BİR SONRA Kİ FREKANSTA TİTREŞEN ANI DENEYİMLEMEYE BAŞLIYORSUNUZ. Sizin farkındalığınız karşılacağınız kişinin de farkında olması demek değildir. Bu yüzden her şey eskisi gibi olmayabilir. Fakat şunu iyice bilmenizi istiyorum. Artık mucizelere hazır olun. Yoksa aklınızı yitirebilirsiniz...

11 Aralık 2012 Salı

KENDİMİZE ŞİFA!

Eğer bir yerimiz kesildiğinde bedenimiz nasıl orayı iyileştiriyorsa neden daha fazlasını yapamasın.
Evet kesinlikle yapar. Şimdi size çok özel bir şifa meditasyonu vereceğim. Önce her zaman olduğu gibi sakin bir yer bulup 3 defa diyafram nefesi alıp veriyoruz. Zihnimiz sakinleşene dek bunu tekrarlayabiliriz. Sonra gözler kapalı halde zihnimizde bizim varolan ÜSTBENLİĞİMİZİ imgeleyelim. ÜSTBENLİK ışıklar içinde karşımızda duruyor. Bakın bu imge hayal değil biz kesinlikle üstbenliğimizi yani olasılıklarımızı belirleyen farkındalık halimizi deneyimliyoruz. Ona yaklaşalım ve bir olalım. Şimdi biz en mükemmel halimizle bir oluyoruz. Burada öylece kalalım ve hastalıkların birer illüzyon olduğu hissini ondan alalım. Artık bu bilgiyi hücrelerimizde hissediyoruz. Ona selam verip yavaş yavaş kendi bedenimize dönelim. Bu bilgi ve emin olma duygusuyla gözlerimizi açalım ve bedenimizin ışıl ışıl parladığını bilelim.
Bu şifayı başkalarına da uyguluyabiliriz. Onu da bir sonraki yazımda anlatayım...

BEN YERİNE BİZ DESEK NASIL OLUR?

DÜNYADA ÖZLENEN REFAH, HUZUR VE BARIŞ ANCAK EGO'NUN BEN DEYİP BİREYSEL TATMİN ARAYIŞININ OLUŞTURDUĞU AĞIR DENEYİMLERDEN KURTULUP BİLİNCİN BİZ DEYİP ACI VE KEDERLERİN FARKINDALIĞINDAN DOĞAN YENİ DENEYİMLERE YOL ALMASINDAN GEÇER.

YAŞAM DENEYİMİ DEĞİL Mİ? PEKİ DENEYİMLEDİĞİM NE?

YAŞAMI BİZ GÖZLEMLİYOR MUYUZ YOKSA GÖZLEMLENİYOR MUYUZ?
İNSANOĞLU OLARAK GÖZLEMLENEN İSEK GÖZLEMLEYEN KİMDİR SİZCE?
EĞER YAŞAM DENEYİMİNİN İÇİNDEYSEK BİZİM BU DENEYİMİ ALGILAYAMAMAMIZ GEREKİR. 

EEEE ÖYLEYSE BİZİM ŞU ANDA ALGILADIĞIMIZ NEDİR?

ÖBÜR DÜNYA İÇİN NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
BİZ YAŞAM DENEYİMİ İÇİNDE DUALİTE OLARAK ÖBÜR DÜNYANIN GÖZLEMLEYENİYİZ. ÇÜNKÜ BİZCE YAŞAM DENEYİMİNDE OLDUĞUMUZ İÇİN KENDİ VARLIĞIMIZI GÖZLEMLENEN SAYIYORUZ.

AMAN TANRIM!

BU DURUMDA YAŞAM DENEYİMİ BİZİM YEREL GERÇEKLİĞİMİZ DEĞİL Mİ?

PEKİ BU DENEYİMLEDİĞİM NE?

10 Aralık 2012 Pazartesi

İÇ DÜNYANI ARINDIR DIŞA YANSIYAN DENEYİMLERİN DEĞİŞSİN!


Şimdi İçsel Benliğin temizlenip tüm olumsuz düşünce ve duygulardan arınması ile ilgili kanıtlanmış bir Hawaii yöntemini hep birlikte deneyimleyeceğiz.
Bu metodu Hawaii’de bir hapishane dolusu akıl hastası tehlikeli suçluyu iyileştirmek için kullanan Psikiyatrist Dr. İheleakala Hew Len ülkede büyük ün yaptı.
Aslında bu eski Hawaii yerlilerinin uyguladığı bir yöntemdi. Burada her sorun herkesin kendi sorumluluğunun farkında olması ile ortadan kalkıyordu.
Dr Hew Len’in adapte ettiği bu yöntem eski Hawaii yerlilerinkinin biraz değiştirilmiş versiyonudur.
Bu yeni yöntem hasta ile terapist arasında gerçekleşiyor.
Aralarında başka biri olmuyor.

Aslında hasta diye biri yoktur.

TÜMÖR 3 DAKİKADA YOK OLUYOR...

ÇİN BU UYGULAMAYI YILLARDAN BERİ KULLANIYOR. BATILI TIP İNSANLARI BUNA MUCİZE DERKEN ONLAR BUNA  DUYGU TEKNOLOJİSİ DİYORLAR...

8 Aralık 2012 Cumartesi

ŞİMDİMİZİ GÜZEL BİR MESEL İLE GÜZELLEŞTİRELİM Mİ?

Şimdi anlatacağım bu hikaye sizi her birinizin olay ve kişilere karşı bakış açınıza göre farklı sonuçlara sürükleyebilir.
Ben her an sizinle paylaştığım yazılarda her bireyin mikro açıdan bakıldığında illüzyonik bir şekilde bireysel benlik içinde algılansa da aslında makro açıdan bakıldığında her oluşumun bir BÜTÜN olduğunu söyleyip durdum. Bu iddianın özünde müjdeli bir haber yatıyor. Demek ki belli sayıda uyanışa yani farkındalığa geçen bireyler diğer bireyleri de bünyelerinde aynı frekansa taşıyabilecekler. FAKAT işte burada evrenin olmazsa olmazı İKİLEM ortaya çıkıyor. Tamam bu bütünleşme olayı doğru ama burada ego devreye giriyor ve bireysel yerel realiteleri yönlendirmeye başlıyor. İşte tam burada EGO'nun oyununa gelmemek çok önemli. Bu yüzden zihninize fazla prim vermeyin deyip duruyorum. Alışkanlık ve bağlılıktan doğan bu deneyimleri değiştirmek tabii ki kolay değil fakat işe hemen başlamak için de hiç bir zaman geç değil. Öyleyse haydi bakalım meselimize geri dönelim.
Bir zamanlar farklı düşünce yapısına sahip iki kabile varmış. Bu kabileler beraberce yaşarlarmış fakat birbirleriyle pek uyumlu değillermiş. Bunun yanında sadece fiziki bedenine pek itibar etmeyen kabile üyeleri diğerlerini her durumda ikaz ederlermiş. Günün birinde bireysel yaşam yolculuklarında yolları kesişmiş. Bakmışlar ki gittikleri yer TEK bir noktaymış. Çadır kurmuşlar ve konakladıkları yerde birbirlerine yakınlaşmışlar. Diğer ruhani grup BİREYLERİ '' Gelin beraber yola koyulalım ve karşı tarafa birbirimize destek vererek geçelim.'' demiş. Onlarda bu teklifi kabul edip birlikte yola koyulmuşlar. Fakat gel görelim ruhani grup yanına hiç bir şey almazken diğerleri önem verdikleri eski hatıralarını ve gelecekte yokluk çekmekten endişe ettikleri için her aklına gelen eşyalarını yüklenmişler. Ruhani grubun lideri ''Bu yükle karşı tarafa geçmeniz imkansız.''demişse de onlar bildiklerini okumuşlar. Gel zaman git zaman yolun sonu gözükmüş. Fakat arada koca bir uçurum ve karşı tarafta da bir karışıklık, bir sis varmış. Ruhani grup hiç tereddüt etmeden karşıya doğru yürümeye başlamış ve bir anda ayaklarının altında ışıktan bir köprü oluşmuş. Diğerleri korku ve kaygı ile adım atıp üzerinde taşıdıkları yükten dolayı uçurumdan aşağı doğru düşmeye başlamışlar. Karşıya geçen grup  onlara ''Geçeceğinizi BİLİN ONA KALPTEN EMİN OLUN!'' diye bağırsalar da onlara duyuramamışlar.
Köprüyü geçen grup sisin içine doğru yürüdüğünde her biri gördükleri karşısında mutluluktan göz yaşlarını tutamamışlar.
Peki onları böyle mutlu eden neydi acaba?
Köprüden aşağı düşenlere ne olmuştu?
Bu meselin sonunu her biriniz kendi duygu, düşünce ve inanç yapınıza göre şekillendirin. Unutmayın her birinizin inandığı sonuç GERÇEK OLAN SONUÇTUR...

Bu hikayede DOĞRU veya YANLIŞ sonuç yoktur...

7 Aralık 2012 Cuma

ZAMANI ESNETELİM Mİ?


Şimdi zamanın genişlemesi ile ilgili bir meditasyonu hep birlikte yapalım.
Önce bedenin gevşemesi için üç kez derin diyafram nefesi alın.
Gözlerinizi kapatın.
Şimdi zamanın koridorlarında yürüdüğünüzü imgeleyin.
Sağınızda solunuzda bir çok kapı fark ediyorsunuz.
Bu kapılardan içeri girmeye çekiniyorsunuz fakat birinden cesaret edip giriyorsunuz.
İçeri girdiğinizde bir de bakıyorsunuz ki önünüzde bir çok kapılar beliriyor. Her bir kapı başka kapılara açılıyor.
Zihniniz farklı boyutları deneyimlemeye başlıyor. Zaman kavramınız değişiyor.
Artık yavaş yavaş o kapılardan tekrar geçip geri geliyorsunuz.
Gözlerinizi açtığınızda saatinize bakın ve kaç dakika geçtiğini görün.
Enteresan değil mi?
Zamanı esnettiniz.
Zihninizin sınırlarını aştınız.
Orada zamansızlığı deneyimlediniz.

UYUM MUCİZESİ SAYFA: 60

6 Aralık 2012 Perşembe

BİZE NELER OLUYOR?

Evet bu zamanlarda herkes kendi kendine bu soruyu soruyor.
Bana neler oluyor da içimde anlam veremediğim bir sıkıntı oluşuyor. Eskiden olduğum gibi ne sabır ne de tolerans gösterebiliyorum. Zaman sanki avuçlarımın içinden akıp gidiyor. Hiç bir işimi zamanında bitiremiyorum. Bedenimde  kelimelerle ifade edemediğim bir rahatsızlık hissi var.Tahmin ediyorum ki bir çoğunuz bu tür garip duygular içindesiniz.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Sizin içinde bulunduğunuz asıl yerel realite deneyimlerinize yansıyamıyor. Siz bir şekilde bölünmüş bir realite içinde bulunuyorsunuz. Çünkü deneyiminizde olan realite ile farkındalığınıza girmekte olan realite aynı değil. Bu değişikliğe UYUM göstermek zorundasınız. Zorundasınız diyorum çünkü sizin deneyimlemekte olduğunuz frekans aralığı yeni bir üst seviye frekans aralığına geçmenizi zorluyor. Artık tekamül sürecindesiniz. Bunun geri dönüşü olamaz ancak direndiğiniz taktirde biraz sancılı bir süreç haline dönüşür. Tüm bu sıkıntılarınızın sebebi ALTBİLİNÇ hatıraları ile ÜSTBİLİNCİN BÜTÜN BİLİNÇ ile endişe ve korkularınızdan dolayı bağlantı içinde olamamasından kaynaklanıyor. Ortada BİR OLAMAMA diğer bir ifadeyle BÜTÜNLEŞEMEME sorunu var. Bu durumda deneyim içinde bulunan BİREYSEL BİLİNCİNİZ boşlukta kalıyor. Üç BENLİK BİLİNCİNİN DE birbiriyle senkronize halinde olması gerekir ki BÜTÜN BİLİNÇ ile tam bağlantı içinde bulunsun. İşte tüm problemler buradan çıkıyor.
Tüm oluşum EVRENSEL BİR HARMONİDİR. Bu harmoniye ayak uyduramazsanız anlam veremediğiniz sıkıntılar içinde çabalayıp durursunuz.
''Tamam bunu anladık fakat sen bize çözüm nedir onu söyle.'' dediğinizi duyar gibiyim.
Evet çözüm sizin eterik bedeninizin titreşim frekansını yani duygu ve düşüncelerinizi yeniden gözden geçirmenizde yatıyor. Şunu iyi bilmenizi istiyorum ki eski duygu ve düşünce sisteminiz yaklaşmakta olan yeni dönemde işe yaramayacaktır.
Öncelikle altbilinç birikimlerinizi temizleyin. Aynı bilgisayarda yaptığınız gibi istenmeyenlerin hepsi çöpe. İşe ilk olarak önce kendinizi, sonra geçmiş pişmanlıklarınızı ve en son olarak da yaşamınızı olumsuz etkileyen olay ve insanları kabullenip onları affetmekle başlayın ve bu süreci yaşamınızın bir ilkesi haline getirin. Hiç bir olay ve kişinin zihninizde barınmasına müsaade etmeyin.Tüm bu sürecin bitiminde bedeninizdeki hafifliği farkedin. An içinde kaldığınız sürece ve bunun farkındalığında bilinçli bir şekilde attığınız her adım sizin bir sonraki sonsuz şimdilerinizi oluşturuyor. Bunu hiç ama hiç unutmayın. Zihninizi zamandan koparın.
21 aralık 2012 bizim deneyimimizde bulunan frekans aralığından bir üst seviye frekans aralığına geçiş sürecinin başladığı bir andır. BU GEÇİŞİN TÜY GİBİ HAFİF YADA SANCILI OLMASI BİREYSEL BİLİNÇLERİN FARKINDALIĞINA BAĞLIDIR.

ZENGİN ÜLKELER İLE FAKİR ÜLKELER ARASINDA Kİ FARK...


Zengin ülkelerle fakir ülkeler arasındaki fark ülkelerin YAŞI değildir. Çünkü Hindistan ve Mısır yaşlı bir ülke olmasına karşın Amerika, Kanada ve Yeni Zelanda gibi ülkeler genç birer ülkedir ve daha zengindirler.
DOĞAL KAYNAKLARININ zenginliğide bir gelişmişlik göstergesi değildir. Japonya çoğunluğu dağlık bir ülke olmasına rağmen dünyanın en büyük ekonomilerinden biridir. İsviçre ise kakao yetiştirmediği halde dünyanın en iyi çikolatalarını üretir.
Gelişmiş ülkeleri yönetenler ile fakir ülke yöneticileri arasında da ZEKA FARKI yoktur.
DİL, DİN ve IRK farklılığıda gelişmişlik göstergesi değildir.
PEKİ FARK NEDİR?
Evet fark HALKIN TUTUMUNDADIR.
Gelişmiş, zengin ülkelerdeki halkın benimsemiş olduğu ilkeler şunlardır:
1- SORUMLULUK
2- DÜRÜSTLÜK
3- TİCARİ AHLAK
4-YASA VE KURALLARA SAYGI
5- DİĞER VATANDAŞLARIN HAKLARINA SAYGI
6-ÇALIŞMAYI SEVMEK
7- TASARRUF VE YATIRIM YAPMAK
8- DAKİKLİK
9- FAZLADAN MESAİ İÇİN İSTEKLİ OLMAK
Bu zengin ülkeler bu prensipleri ne fakir ülkelere öğretme arzusu duyarlar ne de fakir ülkeler bu prensipleri öğrenme gayretindedirler.
İŞTE BU KONULARDA BİR ÜLKENİN HER FERDİ DUYARLILIK GÖSTERİRSE ELİNDEKİLERLE GAYET RAHAT BİR ŞEKİLDE GELİŞMİŞ ÜLKELERZENGİN ÜLKELER ARASINDA OLUNUR…

4 Aralık 2012 Salı

GEÇMİŞİ ŞİFALANDIRMA MEDİTASYONU


Şimdi sizlerle her birinizin yaşamış olabileceği ve yolunda gitmemiş olan bir olayla ilgili affetme meditasyonu yapacağız.
Bu meditasyonu kendinizi nerede rahat hissediyorsanız orada yapın. İşin özü pişmanlık duyduğunuz bir deneyimi tersine çevirmektir.
Rutin 3 nefes alış-verişinden sonra zihninizde yaşadığınız pişmanlığı imgeleyin.
Sonra bu deneyimin sizin açınızdan nasıl sonuçlanırsa daha iyi olacağı halini imgeleyin. İstediğiniz o sonucu tüm detayı ile hissedin. Fakat hissedin derken tamamen o duygu halinde olun.
Bir süre o sonuçta kalın . Sonra gözlerinizi açın ve GEÇMİŞİ DEĞİŞTİRDİĞİNİZİ BİLİN YETER. Bir daha o sorun olarak pişmanlık yaşadığınız sonuca dönmeyin.
Eminim ki bir çoğunuz zamansızlık deneyimi yaşadınız. Siz gerçekten geçmişi değiştirdiniz. Bu sözü kalbinizle anlamaya çalışın.

3 Aralık 2012 Pazartesi

OLMA HALİ Mİ O DA NE?

BEKLENTİ İÇİNDE OLMAK = BEKLEMEYE DEVAM EDERSİN
ARZULAMAk = ARZU ETMEYE DEVAM EDERSİN
BİR ŞEYİN OLMASINI İSTEMEK = İSTEMEYE DEVAM EDERSİN
ŞÜKRETMEK = ZATEN SAHİP OLDUĞUNU BEYAN EDERSİN
HAMDETMEK = SAHİP OLMAYA ÇALIŞTIĞIN HİÇ BİR EKSİĞİN YOK
OLMAK = SADECE OLURSUN. BU OLUŞUMDAN DAHA HIZLI BİR VAROLUŞ YOK...

BİLİNÇ...

BİLİNÇSİZLİKLE SAVAŞMAYIN ONU BESLERSİNİZ. KENDİ BİLİNÇ IŞIĞINIZI YAYIN Kİ O ZAMAN BİLİNÇSİZLİK BU IŞIĞIN İÇİNDE ERİYİP SAF IŞIĞA DÖNÜŞSÜN...

NEDEN-SONUÇ DEĞİL SONUÇ-NEDEN!

NEDENLER ÜZERİNDE ODAKLANMAYIN. ONLARI SADECE GÜÇLENDİRİRSİNİZ. OLUŞMASINI İSTEDİĞİNİZ SONUÇLAR DÜZEYİNDE ÇALIŞIN Kİ NEDENLER O SONUÇLARI TAKİP ETSİN...

1 Aralık 2012 Cumartesi

BANA MAZERET GÖSTERME. HEMEN ŞİMDİ BAŞLA!

Nasıl ya bana hep geçmişini örnek verip durursun. Yok efendim geçmişten gelen pişmanlıklar, yok efendim gelecek endişeleri.
 Hoop durun bir dakika!
Şu an sen kimsin?
Neden geçmiş ve geleceğin de ŞİMDİ yaşanacağını hatırlamakta zorlanıyorsun. Şimdi attığın her adım senin gelecek dediğin şimdi yaşanacak olanı hazırlıyor. Öyleyse neden gelecek olanı da şimdi ki düşüncelerinle aynı deneyimler için çabalıyorsun?
Tabii ki elinde sihirli değnek yok. Fakat şimdi yaşadığın deneyimide geçmiş dediğin şimdi de hazırlamıştın değil mi?
Hadi gel şunu bir düzene sokalım. Otur şuraya tam karşıma ve beni iyi dinle.
SEN ŞU AN DÜŞÜNDÜKLERİNLE TAM 1 SANİYE SONRANI DENEYİMLEMEK İÇİN HAZIRLIYORSUN.
Hani bir oyun vardır, DEĞİŞTİR der ya, sen de hemen düşünceni değiştir. Olmadı bir daha, olmadı bir daha...
Ne zamana kadar ta ki işte bu BENİM diyene kadar...
Hiç endişelenme sonsuz şimdi içindesin...

30 Kasım 2012 Cuma

ZATEN GERÇEK NEDİR Kİ?


 November 30, 2012 — yesilpinar24 | Edit

Tamam tüm hastalıkların ve hatta ölümün bile illüzyon olduğunu söylüyorsun, peki aramızdan ayrılan insanlar nereye gidiyor?
Yine 4B realitesinde takılıp kalmışsın.  ŞİMDİ ve BURADA başka yer yok. Kimse bir yere gitmiyor. Bizim her birimizin iç dünyasını paylaşan ve dış deneyimimize yansıyan bu kişiler eğer bize bir hastalık veya kayıp farkındalığı yaşatıyorlarsa onlarında bizim dünyamızda bu deneyimin farkında olduğu anlamına gelmiyor. Bize deneyimleriyle bir farkındalık kazandırıyorlar. Senin onun dünyasındaki paylaşımında ise o farklı bir farkındalık, sen ise farklı bir deneyim yaşıyor olabilirsin. Kimse bir yere gitmiyor, senin en mükemmel yüksek BENLİK halin için hangi deneyim ve farkındalık gerekiyorsa o hali bulmaya çalışıyorsun. Her an her yerde ve durumda sen varsın. UYUM MUCİZESİ kitabımı okuyanlar BİR ÇOK BEN VE BİR ÇOK DÜNYA bölümünde bunu açıkça görebilirler. TEKRAR EDİYORUM SEN HER AN VE HER YERDE MEVCUTSUN. ASIL MESELE HANGİ HALİNİ DENEYİMİNE GETİRDİN. kendine sorman gereken asıl soru budur!

YENİ DÜNYA YENİ BİLİNÇ!


BU BİR ŞAKA DEĞİL!

Amerika’ da mesanesinde 7.5 cm tümör olan bir hastaya bu günün şartlarında  yapılacak pek fazla bir şey yok deniliyor. Hasta kaybedecek pek bir şeyi olmadığını düşündüğü için duyduğu bu hastaneye gidiyor ve 2 dakika 45 saniye gibi kısa bir zamanda iyileşmiş olarak Amerika’ya dönüyor.

Bakın burada önemli olan hastanenin nerede olduğu değil. ÖNEMLİ OLAN ÇİNLİ DOKTORLARIN UZUN ZAMANDIR DUYGU TEKNOLOJİSİNİ KULLANIYOR OLMALARIDIR. EVET BU BİR MUCİZE DEĞİL TAMAMIYLA KULLANDIKLARI EMOTIONAL TECHNOLOGY yani DUYGUYU KULLANAN TEKNOLOJİ…
Batılı doktorlara göre bu olay mucizeden başka bir şey değildir fakat
Çinli doktorlar yıllardan beri bu teknolojiyi kullanarak yüzlerce hastayı iyileştirdiklerini iddia ediyorlar.

Gördüğünüz gibi eğer ki sonucu iyi bir şekilde hissedebilirsek zamanın olmadığı boyuttan oluşuma uyumlanarak titreşimsel realiteden yerel realitemize doğru bir oluşum süreci başlar.
Bu süreçte nedenler de sonucu takip eder.
Son olarak şöyle bir ifade kullanabiliriz.

NEDENLER SONUCU DEĞİL SONUÇLAR NEDENLERİ DOĞURUR…

28 Kasım 2012 Çarşamba

OLUŞUM SÜRECİ


BEKLENTİ İÇİNDE OLMAK = BEKLEMEYE DEVAM EDERSİN
ARZULAMAk = ARZU ETMEYE DEVAM EDERSİN
BİR ŞEYİN OLMASINI İSTEMEK = İSTEMEYE DEVAM EDERSİN
ŞÜKRETMEK = ZATEN SAHİP OLDUĞUNU BEYAN EDERSİN
HAMDETMEK = SAHİP OLMAYA ÇALIŞTIĞIN HİÇ BİR EKSİĞİN YOK
OLMAK = SADECE OLURSUN. BU OLUŞUMDAN DAHA HIZLI BİR VAROLUŞ YOK...

SONUÇ-NEDEN


NEDENLER ÜZERİNDE ODAKLANMAYIN. ONLARI SADECE GÜÇLENDİRİRSİNİZ. OLUŞMASINI İSTEDİĞİNİZ SONUÇLAR DÜZEYİNDE ÇALIŞIN Kİ NEDENLER O SONUÇLARI TAKİP ETSİN...
TUNCAY YEŞİLPINAR

UYUM MUCİZESİ...


Artık zaman hızlandı. Ayağımızın altından yeni yeni boyutlar geçmekte ve her birimizi çok huzursuz etmektedir. Sanki yeni yürümeye başlayan çocuklar gibi düşe kalka öğreneceğiz bu boyutta ayakta durmayı. Yeter ki sabredelim. Paniğe kapılmadan soğukkanlı olmalıyız. Sakın her şeyin elinizden kayıp gittiğini zannetmeyin. Yavaş yavaş UYUM sağlayacağız. Eski kalıp enerjiler sizi boğarcasına saldıracak ama artık onların yapacak pek fazla bir gücü kalmadı.
HEPİNİZE İYİ HABER!
DÜNYA YENİ ENERJİ UYUMUNA GEÇTİ BİLE...
4

HARMONİ


YAŞAM TAMAMEN KENDİ BİLİNCİMİZİN DENEYİMLEMEKTE OLDUĞUMUZ OLUŞUM İLE OLAN HARMONİSİDİR. BU DENGE AYNI TERAZİNİN KÜFELERİ GİBİ ALT BENLİK- ZİHİN - ÜST BENLİKTEN OLUŞUR. ZİHİN DENGEDE OLDUĞU SÜRECE DİĞER İKİSİ AŞAĞI - YUKARI OYNAYABİLİR. BU YAŞAMIN TEKAMÜL SÜRECİDİR. EĞER Kİ YAŞAMINIZDA SADECE ZİHİN SÖZ SAHİBİ OLURSA İŞTE EN BÜYÜK SORUN ORADADIR. BU DENGEYİ ÇOK İYİ KURMAK LAZIM...
3

BEKLENTİ Mİ YOKSA OLMA HALİ Mİ?


YAŞAM DA BEKLENTİLERİ OLAN İNSAN ONLARA SAHİP OLMAK İÇİN HEP BEKLENTİ HALİNDE OLUR. BİLİNÇ YAPININ DIŞA YANSIMASI YANİ AKSİYONUN BEKLENTİ OLURSA YAŞAM SAHNESİNDE Kİ REAKSİYON DA SANA BEKLEMEYE DEVAM ET OLUR. ÖYLEYSE BU HALİ SAHİPMİŞSİN GİBİ DURUMUNA GETİR VE REAKSİYON DA ONA SAHİPSİN DENEYİMİ OLSUN.
3

ŞİMDİ VE BURADA!


AŞAĞIDAKİ RESİMDEKİ OKLARI DİKKATLİCE TAKİP EDİN. BAKIN BAKALIM DÖNÜP DOLAŞIP NEREYE GELECEKSİNİZ.
TEK BİR ZAMAN VARDIR...
O DA 'ŞİMDİ'...
ŞERİTTEKİ RAYLAR SANKİ ALTTA VE ÜSTTE DE VAR GİBİ GÖZÜKÜR. YANİ GEÇMİŞ VE GELECEK. FAKAT HEPSİ BİRER İLLÜZYON.
İŞTE KANITI...

23 Kasım 2012 Cuma

TİTREŞİMSEL REALİTE

Evrende her oluşum bir titreşimden ibarettir. Fiziksel form sadece bir illüzyondur. Biz kendi bedenimizi fiziksel olarak algılıyoruz ve aynı titreşimde bulunduğumuz tüm enerjileri de form içinde algılarız. Düşünce iç dünyamızın dışa yansımasında kütle kazanır. Her düşünce önce titreşimsel realitede oluşuma geçer daha sonra bizim içinde bulunduğumuz yerel realitede form kazanır.
İşte oluşum böyle olur!

22 Kasım 2012 Perşembe

Geçmiş zamanlardan gelen ve bizim duygu, düşünce ve inanç sistemimizi oluşturan bilgiler bizim alt bilincimizde birikir. Biz dış dünya olarak algıladığımız olay ve kişileri bu birikmiş olan bilgilerin dışa yansıması olarak deneyimlemeye başlarız. Eğer bu deneyimleri değiştirmek istersek kesinlikle alt bilincimizi temizlememiz gerekir. Dışarısı diye bir şey yok. Biz dış dünyaya müdahale edemeyiz. Fakat iç dünyamızı kontrol altında tutabiliriz.

SU RİTÜELİ! I Tuncay YEŞİLPINAR