29 Mart 2013 Cuma

REENKARNASYON! YENİDEN DOĞUŞ MU?

Halk arasında REENKARNASYON yeniden bedenlenme yada yeniden doğuş olarak bilinir. Burada geçmiş zamanlardan bugüne doğru bir sıralama söz konusudur. Şimdi yazacaklarım ortak düşünce yapısının çok dışında kalabilir. Reenkarnasyon olayının bizim geçmiş yaşamlarımızı temsil ettiği ve şimdi ki halimizi etkilediği düşünülür.
Halbuki TÜM YAŞAMLAR, HER YEREL REALİTEMİZ AYNI ANDA VE AYNI YERDE  YAŞANIYOR VE HER BİRİ İSTER GEÇMİŞ İSTER  GELECEK OLARAK ALGILANSIN BİRBİRİNİ GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE ETKİLİYOR.
REENKARNASYON aslında   ŞİMDİ VE BURADA olmalı. Tüm yaşamlar kuark ve kuasar düzeyde belli bir titreşim frekansının sebep olduğu rezonans yani salınım hareketleri arasında bulunuyor. Bu rezonans şu an içinde bulunduğumuz farklı halimizin gidip geldiği salınım noktalarıdır. Peki geçmiş yaşam dediğimiz halimizi veya gelecekteki halimizi deneyimleyebilir miyiz?
Bu imkansız değil fakat bu düşünce kalıplarının yarattığı realite düzeyinde İMKANSIZ.
Ancak içinde bulunduğumuz titreşim frekans aralıklarında hareket edebiliriz. Bir diğer rezonansa girmek tamamen imkansız olmasada şu an için öyle görünebilir.
Kütle kazanmış bu kuark ve kuasar parçacıklarını titreştiği frekansta kim kontrol ediyor?
Kim radyo düğmesinden (BEDEN) frekansı ayarlıyor (DUYGU) ve oluşan HARMONİYİ (EN MÜKEMMEL HAL) gözlemliyor?
Söylememe gerek var mı?
Bu sorunun cevabını her biriniz kendi bilinç yapınıza göre cevaplayın...
Benim kendi ifademle REENKARNASYON sonsuzluk içinde bulunan titreşimlerin aynı frekans aralığında  rezonansa geçip kütle kazanmış halinin o anda ki farkındalığı ve deneyimlediği yerel realitedir.


23 Mart 2013 Cumartesi

BOYUT İÇİNDE BOYUT! RÜYA İÇİNDE RÜYA!

İnsan beyni 5 ana dalga boyunda titreşir. Bunlar beynin uyku halinde içinde bulunduğu ALPHA, THETA ve DELTA düzeyleri ile yerel gerçekliğin deneyimlendiği hallerde oluşan BETA ve GAMA  titreşim frekans aralığında oluşan realitelerdir.
Beynin titreştiği frekansın yüksekliği ile beden titreşiminin frekans değeri birbiriyle ters orantılıdır.
Beynin yaydığı titreşim artarsa beden titreşimi azalır ve dolayısıyla bedensel huzursuzluklar başlar. Burada önemli olan beynin sağ ve sol loblarının  birbiriyle uyum içinde olmaları ve bu senkronizasyon sonucu oluşan harmoniyi yakalayabilmesidir. Beyin titreşiminin artışı bu iki lob arasındaki dengeyi bozar. İşte bu yüzden maruz kaldığımız yerel realitenin içindeki bilgi titreşimlerinden sıyrılıp bol bol meditasyon yapmalı ki beyin dinlenmeye geçsin.
İnsan yerel realitesini deneyimlediği günlük yaşamında BETA düzeyinde titreşir. Bu boyut düzeyi 13 - 30 Hz yani devir/sn titreşim frekansıdır. Bu titreşim frekansı arttıkça beden titreşimi azalıp öfke ve huzursuzluk duyguları artarak şiddete olan eğilimi baş gösterir. Bu olumsuz duygular da beraberinde bedensel rahatsızlıkları getirir.

ALPHA düzeyi dünyanın çekirdeğinin titreşim frekansına denk gelen 7.5 - 12 Hz frekansıdır. Beynin bu titreşim seviyesinde yerel gerçeklik farkındalığı artar. Bu düzey uykunun ilk evresidir. Dünyanın çekirdek hızı günümüzde 12 Hz üzerinde seyretmeye başladığı için bu frekansa uyum seviyesi de çok önemlidir. Bilinç düzeyinin  bundan dolayı sürekli artış içinde bulunması gerekir. Bilinç düzeyi aynı seviyede bulunursa  bu realite düzeyinde sıkıntılar ve dengesizlikler oluşmaya başlar.

THETA düzeyi 4 - 8 Hz arası bir frekans olup stresin yavaş yavaş yok olduğu içsel reel gerçekliğin ortaya çıktığı evredir. Burada  gerçeklikler yer değiştirmeye başlar. Bu titreşim boyutuna derin meditasyonlarla ulaşılabilir. İşte realitenin ağır ağır değişimi bu seviyede oluşur.

DELTA düzeyi 0 - 4 Hz titreşim frekansında bulunur. Bu seviyede derin uyku ve yerel gerçeklikten
kopuş hali ile farklı bir gerçeklik ortaya çıkar. Bilinç farklı bir seviyede çalışmaya başlar ve dinginlik  oluşur.

 Beyin GAMA düzeyinde bulunursa  40 Hz üzeri bir titreşim frekansına sahip olur. Bu boyut üst benliğin ortaya çıktığı  yerdir. Burada beden üst benlikle bağlantıya geçer. Burada çok yüksek bir titreşim söz konusu olduğu için farklı bir boyut realitesinde senkronize olmak gerekir yoksa aynı bilinç düzeyinde kalınıp bu gama düzeyine rastgele geçiş büyük öfke patlamalarına sebep olabilir ki günümüzün DELİLİK veya AKIL HASTALIĞI denilen rahatsızlıkları oluşur.

Beynimizi sürekli  Beta düzeyinde kullanmak bedenimizi yıpratır ve sorunlar çoğalıp depresyondan tutunda aklımıza gelebilecek her türlü hastalığa davetiye çıkarırız. Theta bilinçaltı tekniklerini kullanabilme yetisine sahip olduğumuzda yaşam dönüştüren deneyimleri çekmeye başlar ve hayatımız adeta cennete dönüşür. Dünyanın en etkili 7 Theta Bilinçaltı Tekniklerine sizde sahip olup yaşamınızı sil baştan yaratabilirsiniz. Detaylı bilgiye bu bloğun ana sayfasından ulaşabilirsiniz.



Bu titreşimsel realite dediğimiz varoluş sonsuz sayıda realite barındırır. Buradaki ince çizgi  beyni kontrol altında tutup hangi yerel gerçekliğin deneyimlenmesini yönlendirmesidir. Aksi taktirde rüya
içinde rüyalara dalıp BÜTÜN BİLİNÇTEN sürekli uzaklaşırız.
NOT: Theta Bilinçaltı Temizleme seansımı Skype üzerinden yapıyorum. Detaylı bilgi için: 533 523 8350

21 Mart 2013 Perşembe

STEVIA - SIFIR KALORİLİ ŞEKER - TATLI SEVERLERE MÜJDE...

Tatlıyı benim gibi çok mu seviyorsunuz?
Fakat zararını bildiğiniz için az ya da hiç mi yemiyorsunuz?
ARTIK BU HASRETE SON VERMENİN ZAMANI GELDİ!
STEVIA diğer adıyla Şeker Bitkisi Paraguay'da yetişen ve yüzyıllardır tatlandırıcı ve insan sağlığına şifa olarak kullanılan ve bildiğimiz şekerden 250 - 300 kez daha şekerli olan bir bitkidir. Bu bitkinin insan sağlığına ne bir zararı ne de yan etkisi tespit edilmiştir. Tam bir mucize şifa bitkisidir. Amerikan  Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) bu şeker bitkisini çocuk ve hamilelerin bile kullanabileceğini duyurmuştur. Diyabetik hastaların ve obezite problemi olanların dahi rahatlıkla kullanabileceği bu bitkiyi eczanelerde bulabilirsiniz.
Şimdilik sadece eczanelerde bulunan ve çok az insan tarafından bilinen bu şeker çok kısa zamanda herkesin sofrasında yerini alacağına eminim.

19 Mart 2013 Salı

KİTLESEL DETOKS

İçinde bulunduğumuz dünya nasıl bir düzensizliğe sürükleniyor? Artık bazı insanların yaşam anlayışına hayretler içinde bakıyorum. İnsanlar bu hale nasıl ve neden geldi? Dünyayı bu hale nasıl getirdiğimizi çocuklarımıza kim açıklamak ister?
Tüm bu soruların tek cevabını her birimiz aynı anda telafuz edelim.
Her olandan BEN SORUMLUYUM...
Kimse cevaptan kaçmasın. Sen, ben, o, biz, siz, onlar...
Peki bu cevabı verirken boğazınızda bir düğümlenme ve karnınızda bir kelebek uçuşması hissettiniz mi?
KESİNLİKLE!
Şimdi o garip duygu nerede ise yumruğunuzu sıkıp o bölgenin üzerine koyun.
Duyguyu iyice hissedin ve  hazır olduğunuzda yumruğunuzu yavaş yavaş gevşetmeye başlayın.
Sonra 3 derin diyafram nefesi alıp verin ve arınmayı bitirin.
Burada en önemli nokta olan bitenin sizin sorumluluğunuz altında olduğunu hatırlamak. işte o an tüm düğümlenmiş duygu meridyenleri çözülmeye başlar.
Bir deneyin...
Denemesi bedeva...

12 Mart 2013 Salı

KUANTUM - GÖRÜNMEZ ETERİK DÜZEY


Kuantum kelimesini hemen hemen her an duymaktayız.  Bu kelimeyi araştıran ve içeren yüzlerce kitap basılıp sayısız televizyon programları yapılıyor.
Kuantum latince bir kelime olup, atom altı düzeyde varolan fizik kurallarını açıklamaya çalışır. Çünkü bu alanda olup biteni çıplak gözle görüp anlamak imkansızdır. Kuantum Teorilerinin temelleri 1800'lü yıllarda atılmaya başlandı. 1887 yılında Albert Michelson ve Edward Merley  Case Western Reserve Üniversitesinde yaptıkları bir deneyle ETER TEORİSİNİ kanıtlamaya çalıştılar. Bu deneyin amacı tüm varoluşu görünmeyen düzeyde birbirine bağlayan bir bağın varolduğunu dünyaya açıklamaktı.
 Bu deneyde interferometre olarak bilinen bir aygıt kullanılıyor ve ışık kaynağından çıkan ışınlar 45 derecelik açıyla duran yarı gümüşlenmiş aynaya çarpıp iki yöne ayrılıyor. Bunlardan biri dünyanın hareket yönünde diğeri buna dik yönde gidiyor. Buradan yine bu aynalara eşit mesafede bulunan  diğer aynalardan yansıyarak geri dönüyorlar. Dünya güneşin etrafında 30 km/s hızla yol aldığı için bu yönde giden ışığın hızının (300.000 - 30)'a düşmesi  ve dik olarak gelen ışığın  ise ETER'den  etkilenmeden yol alması gerekiyordu. Fakat o zamanın bilinç düzeyi göz önüne alınırsa  bu deneyin  farklı yorumlanıp beklenen sonucun alınmaması çok doğaldı.
Dünya kendi ekseni etrafında saatte 1600 km hızla dönerken güneşin etrafında saatte 107.000 km hızla dönüyor. Peki güneşin Samanyolu galaksisinin etrafında kaç km hızla döndüğünü biliyor musunuz?
Şimdi sıkı durun!
Tam olarak  bizim zaman algımıza göre saatte 900.000 km hızla yol alıyor. Bu nasıl bir güç?
Şimdi şunu bir düşünün!
Evrende müthiş bir hız ve hareket var. Fakat biz ne kadar durağan bir algılama içindeyiz. Gözümüzle görmediğimize inanmayacak kadar basit düşünürken bir anda varoluşun hareketliliği başımızı döndürebilir.
Varoluşun her bir parçasının her bir hareketinin birbiri üzerinde etki ve tepki yaratmaması mümkün mü?
Peki ETER TEORİSİNE tekrar  geri dönelim. Bu deneyde yoluna etkilenmeden devam eden ışın dünyanın  hareketini takip ediyor olabilir mi?

Aman Tanrım!
Yoksa ETER Tabakası bizler gibi bir BİLİNCE'mi sahip?

Bu deneyin üzerinden tam 100 yıl geçtikten sonra 1986 yılında, Amerikan Hava Kuvvetleri sahip oldukları çok daha hassas ve gelişmiş aletlerle deneyi tekrarlıyorlar.
Deney sonucu aynen şöyle açıklanıyor:
'' Evet! ETER TABAKASI kesin olarak vardır.''
Daha sonra bu haberin tüm dünyayı şaşkına çevirip tüm bilgileri altüst etmesinden korkan biliminsanları sonucu fazla duyurmadan gizliyorlar. Bu haber tüm bilimsel kitapların tekrar yazılmasını gerektirecekti. Bu kadar kitlesel sarsıntıyı göze alamazlardı.
Fakat artık bu düzeyin içinde bulunduğumuzu açıklamanın zamanı geldi.
Kuantum dediğimiz yer bizim içinde bulunduğumuz yer.
Uzaklarda ulaşılamayan sadece algılanabilen  bir yer olarak tanımlanan bu eterik seviye bir bilince sahip olup her bir etkiye karşılık tepki vermektedir. Oraya ancak duygu ve düşünce yoluyla etki edilebilir. O düzey çocukların oynadığı oyuncak hamura benzer. Oraya uyumlanıldığında istediğin şekli yaparsın, beğenmedin tekrar yaparsın. O düzeyde limit yok, zaman yok ve pişmanlık yok. Her oluşum birbirine bağlı. Sonuçlar neden odaklı olmadan nedenlerde sonuca bağlı kalmadan çalışır.
İşte bu zamanların önemi bu yüzden!
Artık sır yok...
Artık imkansız yok...
Artık ayrılık yok...
Artık acı yok...
Artık sadece BÜTÜNLÜK VE SEVGİ var...




7 Mart 2013 Perşembe

ALTBİLİNÇ - BİLİNÇ - ÜSTBİLİNÇ

İnsan BENLİĞİ bir PARÇA BULMACA gibidir. Üç bilinçten oluşur. Birinin dengesizliği her birini etkiler. ALTBİLİNÇ geçmiş deneyimleri, ÜSTBİLİNÇ bizi bekleyen olasılıkları temsil ederken, BİLİNCİMİZ  AN'ı temsil eder. ÜSTBİLİNCİN daha sağlam temellere dayanarak bizim en mükemmel deneyimlere sahip olmamızı sağlaması  için ALTBİLİNCE takılı kalmayıp onun sadece farkındalık düzeyinde kalması gerekir ki ASIL BİLİNCİNMİZİ diğer bir ifadeyle sonsuz ŞİMDİ içinde bulunduğumuz AN'ı yitirmeyelim. Bu BENLİKLER arası denge belli bir senkronizasyon içinde olursa tüm yaşamımız bir HARMONİYE dönüşür.

5 Mart 2013 Salı

DEPRESYONA DİKKAT! TEKNOLOJİ DUYGULARIN ÖNÜNE GEÇMEYE BAŞLADI...

Teknoloji dediğimiz ruhsal gelişimimizin bir göstergesi olması gereken enerji bilincimizin dışında hareket etmeye başladığı zaman ruhsal çöküntüyü de beraberinde getirir. Duygularımız bizim birbirimizle olan doğal bağlantımızı sağlar. Ne zaman ki bu bağ teknolojik gelişim ile senkronize olamazsa aradaki bağ kopar. Bu insanlığın bittiği andır. Bu bir uyanış çağrısıdır. Çocuklarınızı belli saatler dışında telefon ve bilgisayardan uzak tutun. Farketmeden onların duygusal gelişimini durduruyoruz. Bununla beraber DEPRESYON dediğimiz ruhsal deformasyon başlıyor. Atlantis uygarlığı ve dünya üzerindeki tüm gelmiş geçmiş bütün uygarlıklar bu yüzden battı. Biz buna müsaade etmeyeceğiz.
 Bu son şansımız!
 Duygunun bittiği an insanlığın bittiği andır.
Şimdi size depresyon için son derece etkili bir alıştırma vereceğim.
Eğer kendinizde  veya çocuğunuzda böyle bir durum sezerseniz beyin kısır döngüye girmeden bu vereceğim alıştırma ile kısır döngüyü kırın.
Önce bir yere oturup 3 kere derin diyafram nefesi alıp verin. Bu egzersiz beyne bol oksijen taşıyıp sizi sakinleştirir. Sonra gözlerinizi kapatın ve sol tarafa bakıyormuş gibi gözlerinizi oraya döndürün. Aynı zamanda ayak parmak uçlarınızı yere doğru bastırın bu tüm sinir sisteminizi uyaracaktır.Bu şekilde içinizden 10'a kadar sayın ve gözlerinizi normale döndürün. Bu defa aynı hareketi sağa yapın. Bu göz hareketini 4 defa sola 3 defa sağa gelecek şekilde yapın ve gözlerinizi açın.
Bu göz hareketiyle beyninizi belli bir enerji döngüsünden saptırıyor olursunuz.
Duygusal sağlığımız üzerine kurulan yeni nesiller her zaman güçlü kalır...

1 Mart 2013 Cuma

NE DÜŞÜNDÜĞÜNÜZE DİKKAT EDİN !

Varoluş tamamen düşünceden ibarettir.
Peki düşünce nedir?
Düşünce bilincin farkındalığında yönlendirilebilen titreşim frekansıdır. Diğer bir ifadeyle enerjidir.
Her biriniz GÖZLEMCİNİN GÖZLEMLEYENİSİNİZ. İŞTE BU YÜZDEN O HER YERDE. İŞTE BUNDAN DOLAYI O HERŞEYİ BİLİR . Şimdi ne yaparsanız yapın tek başınıza  olmadığınızı bilin. Hiç bir zaman hiç bir yaptığınız habersiz olmadı. Ne düşünürseniz düşünün,
özgür iradeye sahip olan bireysel bilinç olduğunuz için O müdahale etmez fakat kendi iç dünyanızın sorumlusu olarak kendinize zarar verirsiniz. Kimse size zarar veremez. Bu kabullenmesi çok güç bir iddia fakat sizin kabulunuz olmadıkça kimse size bir müdahalede bulunamaz. Bakın bulunmaz demiyorum, BULUNAMAZ. Çünkü SİZ HER BİRİNİZ VE O' NDAN BAŞKA KİMSE YOK. Siz BÜTÜN BİLİNÇ ve sizin iç evreninizin sizin kontrolünüzde olan bireysel bilinçlerin varoluşu.
Şimdi düşündğünüz her ne ise  biraz daha dikkatli olun. Evrende GİZLİ SAKLI HİÇ BİR OLUŞUM YOKTUR.

SU RİTÜELİ! I Tuncay YEŞİLPINAR