27 Nisan 2013 Cumartesi

NASIL YA!

Dur hemen şaşırma! Anlatmaya başlayınca biraz huzursuz olacaksın. Sen sadece ve sadece DÜŞÜNCESİN.
Olan biten her oluşum sadece bir düşünce.
Peki düşünce denen bu varlık nedir?
Bu nasıl bir enerjidir ki  seni SEN yapıyor?
Bu titreşen frekansın ne başı ne de sonu var. O hiç bir titreşim frekansına ait değildir. O hep vardı ve hep varolacak. O'na hiç bir güç zarar veremeyeceği gibi O'nun olmadığı bir yer ve zaman yok. O zamana  ve mekana bağlı hareket etmez. O'ndan hızlı hiç bir oluşum yoktur ve  aynı anda her yerde olabilir. O'nun kaynağını bilemezsiniz. Sadece O'nun idrakinde olduğunuzu her an hatırlayın ve ne kadar değerli olduğunuzu bilin. DÜŞÜNCE titreşim içinde titreşen frekans içinde ve dışında tüm frekans aralıklarında rezonansa giren TEK OLUŞUMDUR. O'nu ne çözebilir ne de anlayabilirsiniz. Tek bilmeniz gereken O'nun farkındalığıdır.
Siz düşünceye sahip olduğunuzu ve onu yönlendirdiğinizi zannedersiniz ya aslında O size sahip ve O sizi yönlendiriyor. İşte insanın en büyük yanılsaması budur.
Artık nasıl el üstünde tutulan bir varlık olduğunuzu anlayabildiniz mi?
Unutmayın okyanusun dalgalarından uçuşan su zerrecikleri  tekrar BÜTÜNLÜĞÜNE kavuşur ve ayrılır, sağa sola savrulsa da düşeceği yer tekrar okyanustur...

25 Nisan 2013 Perşembe

MISIR PİRAMİTLERi!

İnsan kendi sınırlamalarını kendi koyan fakat bu limitleri aşabileceğini unutmuş bir varlık olarak kendini sürekli küçümsemiştir. Tarih boyunca dünya üzerinde inşa edilmiş olan olağanüstü yapıtları dahi insanın yapamayacağını düşünen diğerleri insanı aciz bir varlık olarak düşünmüş ve yapılmış olan piramitleri dünya dışı varlıkların yaptığını iddia etmiştir. Çünkü insan düşünce ve inanç yapısı geçmiş zamanlardan gelen limitli bilgiler etkisinde kalmış ve hala günümüzde bu etki devam etmektedir. Artık içinde bulunduğumuz bilinç düzeyinde herşey mümkün.
Mısır Piramitleri insan tarafından yapılmıştır!
Peki tonlarca ağırlığında  taşlardan oluşan bu yapıları nasıl yaptılar?
Nasıl o taşları kilometrelerce taşıdılar?
Şimdi söyleyeceklerim sizi biraz rahatsız edebilir fakat tarihte bunun örneklerini görebilirsiniz.
İnsan beyni yaydığı belirli frekanslarda kendi kütlesinide o frekansın titreşimine göre uyarlar. Mesela uyanık halde beyninizin THETA düzeyine geçseniz sizin için tüm sınırlamalar ortadan kalkar. Tarihte  bir çok diktatör ve liderler insanları bilinçli olarak theta düzeyine çekmeyi başarmış ve bu gün aklınızın sınırlarını zorlayan işlerde kullanmışlardır. Çok acil durumlarda bazı insanların başarmış oldukları  ve sahip oldukları güçle ilgili bir çok örnek mevcuttur.
Bilinçli ve uyanıkken bu beyin dalgalarını kullanabilen  insan olağanüstü bir güce sahip olabilir. Konsantrasyonu yani dikkat odağı son derece artabilir.
Düşüncenin kontrolünde gerçekleşen bu frekans düzeyi tamamen ana kaynağın bağlantısıyla bir olup olağanüstü haller yaratabilir.
Bu seviyeye girip çıkabilen insan için imkansız yoktur...


24 Nisan 2013 Çarşamba

SILVA METHOD! PYRAMIDS HAD BEEN BUILT BY HUMAN...

Humanity is one of the  miraculous existence of all kind. The wholness is the main part of our being in this universe. We can produce an enormous power in our body by using our right side of our brain lobe. Theta brain waves give our body a super power which Egyptions used it unconciously or not we don't know that yet. However I demand that Pyramids had been made by that people who have had theta brain waves. That time  their concentration was the main factor to have that unexplainable power. If we find out or practice to use this level of brain waves we can have the miracles...

22 Nisan 2013 Pazartesi

HAKİKATEN BİRİ BANA GERÇEĞİN NE OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİR Mİ?

Bu yazımda size konusu oldukça ilginç ve akıl karıştırıcı bir filmden söz etmek istiyorum. Bu film orjinal adı INCEPTION ve Türkçe çevirisi BAŞLANGIÇ. Başrolde Leonardo Di Caprio var. Bu film'de istenen mesaj  izleyiciye anlayabileceği çerçevede verilmeye çalışılmış. Fakat arada bazı eksik bağlantılar oluşmuş. Bunun da sebebi bazı düşüncelerin günün anlaşılabilecek bilinç seviyesinin üzerinde olmasından kaynaklanıyor. İlk olarak uykuya yatırılan kişinin diğerinin rüyasında ortaya çıkması bir nebze anlaşılsa da şu an içinde bulunduğumuz realite düzeyinde de siz kendi iç dünyanızda varoluyorsunuz. Bu durumda kendi iç dünyanıızın içinde diğerlerinin iç dünyasına sızıp aynı farkındalığı aynı anda tüm boyutlarda deneyimleme imkanı olamaz. Ancak tek bir farkındalık vardır ve onu deneyimlersiniz. Sadece farkındalık düzeyinizi artırarak diğer seviyeleri realitenize çekersiniz. Bu filmde birbirlerine müdahale eden karakterler  uyku halindeki kişinin farkındalığına müdahale edemezler. Çünkü o gerçeklik ancak kendi iç dünyasının gerçekliği olduğu için diğer uyuyan kişiye müdahale hakkı olamaz. Burada çok büyük bir kopukluk var fakat eminim ki bu senaryo izleyiciye biraz anlaşılır hale gelsin  ve biraz heyecan katsın diye kullanılmış. Asıl verilmek istenen mesaj hangi deneyimlerinizin gerçek, hangisinin sanal olduğunu göstermek. Rüya içinde bu durumun farkındalığını yaşayan karakter aynı zamanda diğer karakterin uyuduğunu ve ona içinde bulunduğu gerçekliğin hayal olduğunu vurgulamaya çalışıyor. Buraya kadar mesaj tamam fakat asıl uykunun başlangıcının aslında kendi iç dünyanızın içinde vuku bulduğunuda ön plana atmak gerekir. Sizde asıl gerçek sandığınız dünya içinde yaşlanıyorsunuz. Bu gerçekliğin içinde uyuyorsunuz ve rüya görüyorsunuz. Ancak farkındalığını yaşadığınız realitede diğerlerine müdahale etme şansınız var. Rüyada bu imkanınız yoktur.
FARKINDALIK GERÇEKLİKTİR. FARKINDALIKTAN FARKINDALIĞA GEÇTİĞİNİZ AN DİĞERİ AYNI ANDA KALIR FAKAT REALİTENİN FARKLI DÜZEYİNDE BEKLER.

12 Nisan 2013 Cuma

HİÇ BÖYLE DÜŞÜNMEMİŞTİM...

Yepyeni bir düşünce, duygu ve inanç yapısı oluşturmak günümüzde insanlığın sahip olduğu ortak bilinç düzeyine göre imkansız gözükse de kitlesel olarak adım adım bir değişimin süreçte olduğunu söylemek pek de zor değil. Bu sürecin tamamlanmasının ne kadar bir zaman alacağını söylemek ise oldukça zor fakat en azından  tüm bu değişimin  AN içinde gerçekleşeceğini söyleyebilirim.
İşte asıl önemli olan bulunduğunuz bilinç düzeyinin farkında olmak ve varlığınızı hissetmek. Uyurken gördüğünüz  rüyalarda bulunduğunuz yer ve zamanı sorgulamadan koşulsuz kabul ederken aynı durum yaşadığınız realite içinde de geçerli olduğunu söyleyebilirim. Gece boyunca rüya gördüğünüzü zannedersiniz ya aslında o süreç uykunun theta düzeyinden çıktığınız son 5 saniyede gerçekleşir. Evet son 5 saniye ve size saatler gibi gelir.
Peki yaşam gerçekliğiniz içindeki  deneyimlerinizide  yıllardır sürüyormuş gibi algılarken acaba size mi öyle geliyor?
Yaşam içinde sahip olduğunuz konum ve benliğinizi,  neden ve nasıl orada olduğunuzu hiç sorguladınız mı?
Bunun üzerinde biraz düşünün!
Şimdi bir de yaşam dediğiniz gerçekliği ele alalım. İçinde olduğunuz realite sizin yaşam realiteniz yani sizin yerel gerçekliğiniz olduğu için bunun dualitesi diğer taraf olarak biliniyor, değil mi?
Peki asıl diğer taraf burası desem ve diğer tarafın asıl şimdi sandığınız taraf olduğunu söylesem, bu iddiayı nasıl çürütürdünüz?
Bu söylediklerim üzerine dünyada ki acı, keder, endişe, kin, öfke, yoksulluk ve haksızlıkların neden varolduğu na dair düşünceleriniz biraz olsun değişecek mi?
Bu haksızlıklara YÜCE YARATAN'ın neden müdahale etmediğini daha net ve açıkça anlayabilecek misiniz?
Şimdi taşlar yerine daha iyi oturuyor mu?
Bu  taraf sizin düşündüğünüzün tam tersi ise nasıl hapishaneden kaçıp kurtulma şansı yoksa buradan da tüm karşınıza çıkan deneyimleri yaşamadan geçemezsiniz. Kendine ve diğerlerine zarar verenler acı ve ıstırabın pençesinden kurtulamazlar ta ki asıl gerçeğe uyanana yani bu engelleri sabır ve iradeyle atlatana kadar.
Şimdi bu dünyada hiç eşitlik yok, her yerde acı ve korku var diyenler büyük resmi daha iyi görebiliyor musunuz?
Sizin şahit olduğunuz her bir deneyim sadece ve sadece size ait. Diğerleri sadece sizin farkındalığınızı yaşıyor. Hepsi o kadar!
Sahip olduğunuz her bilgi tam tersi olsaydı şu an içinde bulunduğunuz ruh hali nasıl değişirdi bir düşünün!
Tüm insan ve olaylara olan  bakış açınız aynı kalır mıydı?
Sadece söylemiş olduklarım üzerinde biraz düşünün!
Eminim ki bugüne kadar cevabını bulamadığınız ve kafanızı sürekli rahatsız eden bir çok soru cevabını yavaş yavaş bulacaktır.
Unutmayın! Einstein'ın harika bir sözü var...
''KARŞILAŞTIĞINIZ SORUNLARI İÇİNDE BULUNDUĞUNUZ DÜŞÜNCE YAPISIYLA ÇÖZEMEZSİNİZ. ÇÜNKÜ ONLAR ZATEN SİZİN SAHİP OLDUĞUNUZ  DÜŞÜNCE YAPINIZIN ÜRÜNLERİDİR.''


7 Nisan 2013 Pazar

BIG BANG! BAŞLANGIÇ...

Burada okuyacağınız bilgileri başka hiç bir kaynakta bulamazsınız. Çünkü bunların hiç biri herhangi bir kaynaktan alıntı değildir. Tüm okuduklarınız düşünce yapınızı çok derinden sarsacak ve sizi çok farklı bir serüvene sürükleyecektir. Burada ki en önemli ricam okuduklarınızı bugüne kadar öğrendiklerinizle kıyaslamayın. Çünkü bu mümkün olamaz. Bu bilgiler farklı bir bilinç düzeyinin ürünleridir.
Hepimize öğretildiği gibi varoluşumuzun BÜYÜK PATLAMA yada BİG BANG ile gerçekleştiği söyleniyor değil mi?
GERÇEKLEŞTİ ifadesi ne kadar güvenli ve ne kadar tanıdık geliyor.
Şimdi çok farklı bir bilinç düzeyinden bir ifade kullanacağım.
Biz yani tüm varoluş şimdi oluşmakta ve biz bu oluşumun, bu ortaya serilişin birer parçasıyız ve de dolayısıyla buna tanık olamayız.
"Bu ne demek oluyor!" dediğinizi duyar gibiyim.
Şimdi  daha basit bir ifade kullanmaya çalışacağım. Biliminsanları varoluş üzerinde çalışıyorlar fakat bunu hiç bir zaman kanıtlayamayacaklar. Çünkü biz varoluşuz ve her varoluş kendi içinde ortaya çıkıyor. Bu ortaya seriliş,  başlangıç ve son dizeleri olarak kendi kendini tekrarlıyor. Her bir tekrar kendi içinde yeni bir farkındalık yaratıyor. Her bir farkındalık kendi varoluş bilmecesini çözmeye çalışıyor.
 Gel de çöz bu bilmeceyi.
Asıl amaç varoluş bilmecesinin ortaya çıkışıyla oluşan DÜZENSİZLİĞE gidişin, her varoluşun kendi içindeki DÜZENE çekilme çabasıdır.
İŞTE BU BİZİM YAŞAM DEDİĞİMİZ DENEYİMDİR. İşte bu yüzden her an ve her yerde oluşan bu varoluşun başlangıcını bulamayız.
ÇÜNKÜ ORTADA NE BİR BAŞLANGIÇ NE DE BİR BİTİŞ VARDIR.
Şimdi düşüncelerinizi bir an olsun farklı bir düzeyde yolculuğa çıkardım. Artık yaşamınızda hiç bir şeyi göründüğü, öğretildiği ve bilindiği gibi algılamayın. Sadece  bu maceranın bir parçası olduğunuzu unutmayın ve bunun keyfini çıkartın.

6 Nisan 2013 Cumartesi

TAKINTI DİĞER BİR DEYİŞLE CIZIRTI...

İnsan tamamen düşünceden ibaret bir varlıktır. Düşünce ise beden titreşiminden çok daha yüksek bir titreşime sahip enerjidir. Bu iki frekans arasında bir aralık vardır ki orada bir rezonans yani bir esneme oluşur. Bu salınım arasında bazen uyum bozukluğu oluştuğunda enerji orada takılır kalır ve beden ile düşünce arasında bir uyumsuzluk meydana gelir. İşte burada TAKINTI, OBSESYON veya bazı fikirlere SAPLANTI durumu ortaya çıkar. Bu iki titreşen enerji arasındaki uyumsuzluk bedeni rahatsız etmeye başlar.
Peki bu uyum yeniden nasıl sağlanır?
Gözlerin düşünce denen enerjiyi kontrol etmekteki etkisi çok güçlüdür. Terapiye göz hareketleriyle başlarız.
Gözlerin kütlesel düzeyde düşüncenin  uyum merkezi görevini yapan beynin kısır döngüsünü kırıp tekrar aynı frekansa uyumlanması için ilk olarak gözlerinizi kapatın ve sola doğru bakmaya çalışın. Bu esnada beynin düşünce transformasyonunu durdurduğunu göreceksiniz. Gözler o halde dururken düşünce iki frekans aralığında ki salınımını durdurur. Bu göz hareketini yaparken aynı anda sol elin karate noktası dediğimiz noktasına sağ işaret parmağınızla nokta vuruşu yapın. Şimdi aklınıza gelen takıntılı düşünceleri bırakın gelip gitsin. Gözlerinizi öne çevirin ve biraz orada dinlendirin. Sonra gözlerinizi ortaya çevirin ve iki elinizin işaret parmağıyla iki kaşın arasında ki noktaya vurun. Bu orta şiddette bir tıktık şeklinde olsun. Devamında gözleriniz sağa doğru dönsün ve bu kez göz kenarlarına aynı dokunuşu yapın.Yine bırakın düşünceler gelip gitsin. Bu hareketlerle duygularınızı serbest bırakıp doğru frekansa uyumlanıyorsunuz. Şimdi gözler yukarı çevrilsin ve dokunuş gözlerin alt tarafında devam etsin. Bu noktalar duyguların biriktiği meridyenlerdir. Bu dokunuşlar bu noktaların blokajlarını açar. Sonra gözler aşağı baktığında dokunuş yaka kemiğinin altında devam etsin. Yine akla gelen takıntıları dikkate almadan hareketlere devam edin. Daha sonra göz hareketleri bittiğinde dokunuş koltuk altlarındaki  kanat kaslarının bitiminde sürsün. Bu hareketi aynı şekilde ikinci kez yaptığınızda bu kez karate noktası atlanıp onun yerine iki el  parmakları ile saç diplerine dokunuş yapılsın ve diğer hareketler aynı sırayla devam etsin. Bu 3 kez tekrarlandığında son tekrarda akla gelen düşünce takıntıların tam aksi olmalı. Şimdi tüm cd romunuz tekrar programlanıyor. Bu göz hareketleri haricindeki terapi DUYGULARI SERBEST BIRAKMA yani EFT yöntemi olarak bilinir. Ben kendi deneyimlerimin sonucu olarak göz hareketlerini bizzat kendim ekledim ve çok başarılı sonuçlar yakaladım.
Eminim ki bu yöntem bir çok insanın takıntı sorunlarına çözüm olacak.

Eğer bir kişinin dahi problemini çözmeye yardımcı olacaksa ne mutlu bana...

SU RİTÜELİ! I Tuncay YEŞİLPINAR