20 Şubat 2021 Cumartesi

Kuantum Alan Gerçek mi?

 


KUANTUM kelimesini hemen hemen her an duymaktayız. 
Bu kelimeyi araştıran ve içeren yüzlerce kitap basılıp sayısız televizyon programları yapılıyor.
Kuantum latince bir kelime olup, atom altı düzeyde varolan fizik kurallarını açıklamaya çalışır.
Çünkü bu alanda olup biteni çıplak gözle görüp anlamak imkansızdır. 
Kuantum Teorilerinin temelleri 1800'lü yıllarda atılmaya başlandı. 
1887 yılında Albert Michelson ve Edward Merley  Case Western Reserve Üniversitesinde yaptıkları bir deneyle ETER TEORİSİNİ kanıtlamaya çalıştılar. 
Bu deneyin amacı tüm varoluşu görünmeyen düzeyde birbirine bağlayan bir bağın varolduğunu dünyaya açıklamaktı.
Bu deneyde interferometre olarak bilinen bir aygıt kullanılıyor ve ışık kaynağından çıkan ışınlar 45 derecelik açıyla duran yarı gümüşlenmiş aynaya çarpıp iki yöne ayrılıyor.
Bunlardan biri dünyanın hareket yönünde diğeri buna dik yönde gidiyor. 
Buradan yine bu aynalara eşit mesafede bulunan  diğer aynalardan yansıyarak geri dönüyorlar. 
Dünya güneşin etrafında 30 km/s hızla yol aldığı için bu yönde giden ışığın hızının (300.000 - 30)'a düşmesi  ve dik olarak gelen ışığın  ise ETER'den  etkilenmeden yol alması gerekiyordu. 
Fakat o zamanın bilinç düzeyi göz önüne alınırsa  bu deneyin  farklı yorumlanıp beklenen sonucun alınmaması çok doğaldı.
Dünya kendi ekseni etrafında saatte 1600 km hızla dönerken güneşin etrafında saatte 108.000 km hızla dönüyor. 
Peki güneşin Samanyolu galaksisinin etrafında kaç km hızla döndüğünü biliyor musunuz?
Şimdi sıkı durun!
Tam olarak  bizim zaman algımıza göre saatte 900.000 km hızla yol alıyor. 
Bu nasıl bir güç?
Şimdi şunu bir düşünün!
Evrende müthiş bir hız ve hareket var. 
Fakat biz ne kadar durağan bir algılama içindeyiz. 
Gözümüzle görmediğimize inanmayacak kadar basit düşünürken bir anda varoluşun hareketliliği başımızı döndürebilir.
Varoluşun her bir parçasının her bir hareketinin birbiri üzerinde etki ve tepki yaratmaması mümkün mü?
Peki ETER TEORİSİNE tekrar  geri dönelim. 
Bu deneyde yoluna etkilenmeden devam eden ışın dünyanın  hareketini takip ediyor olabilir mi?

Aman Tanrım!

Yoksa ETER Tabakası bizler gibi bir BİLİNCE'mi sahip?

Bu deneyin üzerinden tam 100 yıl geçtikten sonra 1986 yılında, Amerikan Hava Kuvvetleri sahip oldukları çok daha hassas ve gelişmiş aletlerle deneyi tekrarlıyorlar.
Deney sonucu aynen şöyle açıklanıyor:

'' Evet! ETER TABAKASI kesin olarak vardır.''

Daha sonra bu haberin tüm dünyayı şaşkına çevirip tüm bilgileri altüst etmesinden korkan biliminsanları sonucu fazla duyurmadan gizliyorlar. 
Bu haber tüm bilimsel kitapların tekrar yazılmasını gerektirecekti. 
Bu kadar kitlesel sarsıntıyı göze alamazlardı.
Fakat artık bu düzeyin içinde bulunduğumuzu açıklamanın zamanı geldi.
Kuantum dediğimiz yer bizim içinde bulunduğumuz yer.
Uzaklarda ulaşılamayan sadece algılanabilen  bir yer olarak tanımlanan bu eterik seviye bir bilince sahip olup her bir etkiye karşılık tepki vermektedir. 
Oraya ancak duygu ve düşünce yoluyla etki edilebilir. 
O düzey çocukların oynadığı oyuncak hamura benzer. 
Oraya uyumlandığında istediğin şekli yaparsın, beğenmedin tekrar yaparsın. 
O düzeyde limit yok, zaman yok ve pişmanlık yok. 
Her oluşum birbirine bağlı. 
Sonuçlar neden odaklı olmadan nedenlerde sonuca bağlı kalmadan çalışır.
İşte bu zamanların önemi bu yüzden!
Artık sır yok...
Artık imkansız yok...
Artık ayrılık yok...
Artık acı yok...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder